Germany
HODE : German Turkish
(-n m) f erkeklik bezi; haya, husye; med. testis; V: tasak;
n pl. des Widders koQ yumurtasi
HODEIDA : German Turkish
n.pr.geogr. Hudeyde
HODENENTZÜNDUNG : German Turkish
m^. husye iltihabi; orkit
sack m haya torbasi; safen
HODOMETER : German Turkish
n odometre
HOF : German Turkish
m l. aviu
(Bauend) ciftlik
(e-s Fürsten) saray
(um Sonne, Mond) hale, ayla, agil
(Schul2) teneffüs-hane; j-m den ^ machen b-ne kür yapmak; e-n ^ bekommen (Mond) harmanlanmak, agillanmak
beamte m sarayii
clique / kamarilla
dame / sarayh (hanim), damdonör, nedime °fähig hükümdara takdime läyik
HOFFEN : German Turkish
l. ümit etm., ummak
(auf et.) bsi beklemek
(zuversichtlich) b-ne güvenmek; ~ lassen ümitlendirmek, umutlandirmak; Der Mensch hofft immer auf Besserung. Omit dünyasi bul auf Gott ~ ümidini Allaha baglamak
tlich (Adv.) insallah; ümit ederim (od. edelim) ki
HOFFNUNG : German Turkish
ümit, umut, güven; guter ^ sein l. ümitvar olm.
(Frau) hamile, gebe olm.; seine ^ setzen (auf, in) b-nin bse ümidi olm.; ümidini bse, b-ne baglamak; große
en setzen (auf) b-den büyük seyler beklemek; e-e ^ zerstören b-nin ümidini bosa cikarmak; Der Arzt hatte keine ^ auf Besserung (des Patienten). Doktorun iyilesmeden yana ümidi yoktu.
en machen (od. erwecken) ümitlendirmek; ümit vermek; umutlandirmak; sich
en machen; ^ schöpfen ümitlenmek, umutlanmak; ümide kapilmak; alle
en nehmen (od. verlieren lassen) bütün ümitlerini kirmak (od. yok etm.); sich leeren
en hingeben kuruntuya düsmek; Kap der Guten "^ n.pr. Kap; Ümit Burnu; die ~ auf et. aufgeben bsden ümidini kesmek; Sie sind meine einzige
^-. Gözüm sizdedir. sterben, ohne seine
en erfüllt zu sehen gözü acik gitmek; alle
en fahren lassen ümitsiz-lige kapilmak; fatiha okumak Qs.freudig ümitli 2s.los ümitsiz; sich in e-r
en Lage befinden dort yani deniz kesilmek;
er Zustand ümit kesilecek bir hat;
er Fall (P.) akillanmaz.
s.losigkeit / ümitsizlik, umutsuzluk, yeis, meyusiyet; kara düsünme
s.schimmer m zayif bir ümit isigi 9s.voll l. ümitli, ümitvar
(verheißungsvoll) ümit-bahs; ümit verici; vaatkär
HOFHALTUNG : German Turkish
saray; saray hayati
hund m bekci köpek 2ieren l. b-ne kür yapmak; kurtize etm.
ayiya dayi de-mek
HOFLIEFERANT : German Turkish
m saray müteahhidi
HOFMARSCHALL : German Turkish
m saray nazin
meister m l. ciftlik kähyasi
(Erzieher) hususi hoca; mürebbi; lala
meistern b-nin basma kähya kesilmek
narr m nedim. buffon; kiralin soytarisi
sitte/saray adabi
Staat m saray halki
trauer/ saray matemi
HOHEIT : German Turkish
*/ l. yükseklik, ulviyet, yücelik
(Titel) Altes; Seine (bzw. Ihre) ^ Son Altes; Seine königliche (kaiserliche) — zati hasmetaneleri (od. sahaneleri); königliche ^ Altes Ruvayal
s.gewässer pl. kara sulan Qs.voll l. (imposant) mehabetli
(majestätisch) sevketli, hasmetli
(Adv.) (herablassend) tenezzülen
S.Zeichen n mill? amblem
HOHELIED : German Turkish
n (Bibel) Nesideler nesidesi
HOHL : German Turkish
l. oyuk; ici bös, mücef, kovuk
(vertieft) cukur(-las-mis)
(konkav) mukaar, icbükey, konkav
(Klang) boguk
(kariös) cürük
(ausgekehlt) yivli, oluklu
(eingefallen) cökük
(Nuß usw. a.fig.) bös, kof
(bei Werkzeugen a.) disi (anahtar usw.); die
e Hand avuc ici; besser als die
e Hand F Hie yoktan torlak yegdir. Spr. Hie yoktan iyi;
e See naut. (nach e-m Sturm) solugan;
e Würde yapma vakar;
er Prunk cafcaf
äugig cukur gözlü Qbeltel m s. ^eisen, ^bohrer m (Prüfgerät für Käse, Getreide usw.) sonda 9dechsel m daldiz
HOHLEISEN : German Turkish
n oluklu kalem; (des Drechslers) mafer
HOHLFLÄCHE : German Turkish
icbükülü düzlem
gebiß n (für störrische Pferde) kantarma
geschoß n mil. hazineli mermi
handbogen m an. aya kernen; kavsi rahl
heil / l. bosluk, kofluk, oyukluk
fig. kuru gösteris; satafat, cafcaf
kehle / mafer. lamba, oluk
kehlhobel m disi rende
keil m oluklu kama
köpf m kof beyinli adam; bös kafali adam; kuru kafa
kreuz n med. lordoz
kugel / mücef gülle
maß n istiap öicegi
meißel m oluk keskisi; kin-dirac
nadel/ l. (zur Blutentnahme) fast (od. kan) ignesi
(für Einspritzungen) enjeksiyon ignesi; kanül
nase / (Tiefseefisch des Mittelmeers) zo. bosburun
räum m bosluk, kovuk, cevf med. a. kavern, sinüs
raumbildung / techn. kavitasyon
säum m ajurlu kenar; piko "saumarbeit/sicandisi, antika; Antep isi; sarhosbacagi
schlüs-sel m disi anahtar
Spiegel m icbükülü ayna
Stichel m oluklu kalem
taube/ zo. mavi güvercin; hakuran
tiere pl.zo. seientereier
HOHLVENE : German Turkish
(obere bzw. untere) an. (üst bzw. alt) ana toplar-damar; veridi ecvefi (ulya bzw. süfla) °wangig avurdu avurduna cökmü§
weg m l. cukur yol
(Engpaß) dar gecit; derbent, bogaz
würz f bot. logusa otu; kurtluca, zeravent; (lange) boru elmasi
zahn m bot. kedibasi; yalan kenevir otu
ziegel m oluklu kiremit bzw. delikli tugia
HOHN : German Turkish
m l. (Spott) istihza, alay, saraka
(Geringschätzung) istihfaf; hör bakma; ein ^ (auf) bsin karikatürü, bozuntusu; j-m zum ^ b-ne nispet olarak
HOHNGELÄCHTER : German Turkish
n istihzali kahkaha
HOHNLÄCHELN : German Turkish
;
lachen müstehziyane gülmek
sprechen l. (zuwiderlaufen) bse aykin, muhalif olm.
(der Vernunft) akil ve mantiga meydan okumak
HOHO : German Turkish
I Int. oho l ama yaptin ha l
HOKUSPOKUS : German Turkish
m l. ham hum sorolop
hokkabazhk, elcabuk-lugu
(Täuschung) hile, dolap
(Unfug) yaramazhk
(Blendwerk) satafat, cafcuf, gösteris, blöf; ^ eins, zwei, drei! Aftospiyos iki tavuk bir horozi
HOLD : German Turkish
l. sirin, hos, sevimli, latif, zarif
(günstig) müsait; j-m ^ sein l. b-ne karsi müsait davranmak
(Glück) talihi yaver olm.
(lieben) sevmek; b-ne, b§e bagh olm. ^e mff F hum. sevgili, dost
HOLDINGGESELLSCHAFT : German Turkish
H holding
HOLDSELIG : German Turkish
cok sevimli; gönül kapan
HOLEN : German Turkish
l. arayip bulup getirmek; gelip almak
(besorgen) tedarik etm.
(gehen nach) aramaya gitmek
(Polizei) cagirmak
(Atem) a) nefes almak b) (pausieren) dinlen-mek, istirahat etm.; sich et. ^ (sich et. zuziehen) l. bir hastaliga tutulmak
(Schnupfen usw.) nezie olm.
(Erkältung) soguk almak; sich bei j-m Rat ^ b-ne akil damsmak; Hols der Teufel (Henker, Kuckuck)! Allah beläsim versin! Hol ihn der Teufeil Allah canini aisin! Hol dich doch der oder jener! (halb scherzhaft) Allah cezani vermesin! wissen, wo es et. zu ^ gibt bal alacak cicegi bilmek; ^ lassen l. gönderip aldirmak
(P.) cagirmak, celp etmek, davet etm
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani