Germany
SCHMAROTZEN : German Turkish
l. tufeylilik (od. parazitlik) etm.
(bei j-m) b-nin çanağım yalamak; otlakçılık etm. Ser m a.zo.,bot. tufeyli, parazit, asalak; fig.a. otlakçı, bedavacı; çanak yalayıcı; cabacı; (unnützer Esser) sığıntı; V: lüpçü, beleşçi, kepçekuyruk ^e^.leben n: cin ~ führen tufeyli bir surette yaşamak 2er.pflanze / tufeyli nebat; bitkisel asalak Oer.tum n asalaklık, tufeylilik, parazitlik ,fig. a. otlakçılık, bedavacılık, cabacılık
SCHMARRE : German Turkish
F yara nişanesi; nedbe, tırmık, kesik, yırtık
SCHMARREN : German Turkish
m l. (bayer.-öst.) kayganaya benzeyen hamur tatlısı; höşmelim
fiğ. saçmalık; kıvır zıvır; Das geht dich e-n ^ an. F Sana ne?
SCHMATZ : German Turkish
m F şapırtılı öpücük 2en l. ağzım şapırdatmak; hapır hapur (od. şapır şupur od. lap lap) yemek
(küs-sen) F şapır şupur öp(üş)mek
SCHMAUCHEN : German Turkish
fosurda(t)mak, püfürde(t)mek; tellendirmek
SCHMAUS : German Turkish
m (Festessen) ziyafet, banka °en ziyafet çekmek; bol bol yiyip içmek
SCHMECKEN : German Turkish
(tr.) tadına (od. çcşnisine) bakmak; (intr.) l. (schmackhaft sein) çeşnisi (od. lezzetli) olm.
(gefallen) bş hoşuna gitmek; bşi beğenmek; Der Reis schmeckte nach ramiler ßutter. Pilavda acımış yağ tadı vardı. Das Essen schmeckt nach Kupfer. (bei schlechter Verzinnung von Kupfergeschlrr) Yemeği bakır çalıyor. Dieser Wein schmeckt mir. ßu şarabın lezzeti hoş. sich et. gut ^ lassen afiyetle yemek; Der Kafiee hat mir wirklich ausgezeichnet geschmeckt. ßu kahve canıma değdi doğrusu. leh freue mich, da? es Ihnen schmeckt. Yağ bal olsun! Die Trauben sehen besser aus, als sie ^. ßu üzümün manzarası yeme-sinden güzeldir, nach nichts ^ tadı olmamak; nach mehr ~ tadı damağında kalmak; Yeme de yanında yat!
SCHMEICHELEI : German Turkish
dalkavukluk, koltuk(-lama), kompliman, hulus, yaltaklık, müdahane V: piyaz; j-m
en sagen b-ne kompliman yapmak; dil dökmek; b-ni pohpohlamak; gerne
en hören pohpohtan hoşlanmak;
en sind ihm zu-wider. Koltuktan hoşlanmaz. 2haft göze hoş görünen; gönül okşayıcı; Das ist sehr ~. Teveccühünüz efendim!
katzchen n;
katze / l. sokulan kedi
fiğ. tatlı sözlerle sokulan veya kandıran (kadın veya kız) Qn tatlı dil dökmek; yüze gülmek; komplimancılık etm.; b-ne koltuk vermek; b-ni koltuklamak; arkasını sıvamak; (vvürdelos) kuyruk (od. külah) sallamak; dalkavukluk (müdahane, tabasbus) etm.; yağlamak; yüzsuyu dökmek; b-nin çanağım yalamak; etek öpmek; j-s Stolz ~ b-nin guru-runu okşamak; sich ~ et. zu sein bş olmakla iftihar etm.; geschmeichelt (ßild) flate; sich ^ fühlen (durch) bşden çok memnun olm.
worte pl. tatlı dil; yumuşak sözler
SCHMEICHIER : German Turkish
m l. pohpohçu, komplimancı; yüze gülen
dalkavuk, mütebasbıs, müdahin, şaklaban, şakşakçı, alkışçı ^isch yaltakçı, yılışkın, müdahaneli; bal gibi; ^ überreden ağzından girip burnundan çıkmak
SCHMEIßEN : German Turkish
F l. atmak, fırlatmak, savurmak, salmak
(die Tür) kapıyı şiddetle kapamak; die Sache ~ F becermek, başarmak; idare etm.; e-e Runde ^ adam basma bir bardak bira (v.s.) ikram etm.; mit Geld um sich ~ parayı har vurup harman savurmak STHege/zo. gök etsi-neği
SCHMELZ : German Turkish
m l. emay, mine, sır
fiğ. tatlılık, cazibe, parlaklık, revnak, taravet ^en (intr.) l. erimek, zeveban etm.
(Metalle) ergimek
(sich auflösen) inhilal etm.; (tr.) eritmek, ergitmek, izabe etm.; sobald der Schnee schmilzt ortalıktan kar kalkınca ^end tatlı, cazip, parlak
farbe/ emay (od. mine) boyası bzw. rengi
hütte / izabehane, dökümhane, isagahane
ofen m maden fırını; döküm ocağı; (bei Erzverhüttung a.) küre; toprak ocağı
punkt m erime noktası; noktai zeveban
schokolade / fondan çikolata
tiegel m döküm potası
warme / ergime ısısı; zeveban harareti
werk n izabehane
SCHMERBAUCH : German Turkish
m l. koca karın
(P.) şişko, tulum
fluß m med. sebore
SCHMERLE : German Turkish
f zo. çapra balığı (-n pl.) zo. dikenli yüzgeç! igiller
SCHMERWURZ : German Turkish
bot. dövülmüş avrat otu; siyah akasma
SCHMERZ : German Turkish
m l. ağrı, sancı, acı, sızı, ıstırap, dert
(Kummer) gam, keder, elem. gussa
(über den Verlust e-s Kindes) ciğer açışı;
en hahen ıstırap (od. acı) çekmek (od. duymak); groRe
en verspüren canı acımak (od. yanmak); burnunun direği sızlanmak;
en verursachen (od. zufügen) acıtmak, ağrıtmak; ıstırap vermek °en l. ağrımak, acımak, sızlamak, sancımak; dert çektirmek; (Wunde a.) tığJamak
(kranken) incitmek, gücendirmek °end ağrı(k)lı
ens.geld n jur. manevi zarar için tazminat
ens.kind n fiğ. daimi gam ve gussa
ens.schrei m vaveyla, feryat, çığlık; acı ses 9erfüllt zari zari; yana yakıla; teessürle ^frei sancısız, acısız, ağrısız 2haft vecalı, ağrı(k)lı, acıyan, sızılı °Hch dokunaklı, müessif, esefli, üzüntülü, elemli, acıklı; yüreği eriten; yürek yakıcı; kederli; ein
er Verilişi müessif bir zıya; hazin bir vefat; ^ bewegt sein teessür duymak; Es war sehr ^ für mich, dies von dir zu hören. Senin bu sözün bana ukde (od. dert) oldu. ein
es Lacheln acı bir tebessüm; ^ herühren fiğ. pek ziyade mütessir etm. ^los s. °frei.
losigkeit / med. analjezi; acı yitimi; zıyaı elem °stillend:
es Mittel med. ağrı uyuşturucu ilaç; devayı müsekkin; sedatif, analj(ez)ik Schmetterball m (Tennis, Ping-Pong) smaç
ling m kelebek, pervane; (kleinerer) felfelek
Hnge pl.
pulkanatlılar
Hngs.puppe / koza, krizalit °n (tr.) şiddet ve taraka ile yere atmak; (intr.) l. (Trompete) cayırdamak
(Vögel) şakımak; dem çekmek
(Arie, Lied) çok yüksek sesle söylemek
(ßali) smaç yapmak
SCHMIED : German Turkish
m l. demirci
(Grob9) karademirci
(Huf9) nalbant
(Messer2) bıçakçı
(Kupfe^) bakırcı 9bar dövülgen, dövülür, dövülebilen
SCHMIEDE : German Turkish
l. demirhane
(in Eisenindustrie) çekiçhane
(ßeschlag^) nalbantlık; vor die rechte ^ gehen fiğ. yetkili mercie baş vurmak
eisen n dövme demir; karademir
esse/demirci ocağı
gesell m demirci kalfası
hanımer m balyoz, varyos
handvverk n demircilik
kohle / demirhane kömürü Qn l. çekiçle dövmek
fiğ. kurmak, çevirmek, tertip etm., düzmek
fiğ. (zu et.) bş haline getirmek
SCHMIEGE : German Turkish
l. (VVinkelmaß) ayarlı gönye
(Zollstab) bükülüp kapanır mafsallı metre
arch. dik olmayan açı Qn tecim.,arch. fason geçirmek; uydurmak; sich ^ l. (an et.) uymak
(an j-n) b-ne sıkıca yaklaşmak, sokulmak, kucaklaşmak
(Kleid) tıpatıp gelmek
(untenvürfıg) boyun eğmek; yaltaklık etm.; eng aneinandergeschmiegt kucak kucağa
SCHMIEGSAM : German Turkish
l. eğilir bükülih"; kabili inhina
fiğ, uysal, muti, itaatli, eslek
SCHMIERBÜCHSE : German Turkish
yağ kutusu; yağdanlık, gresör
e/l. allg. yağlı ve yapışkan madde
(Unsauberkeit) pislik
(Wagen2) dingil yağı
F dayak, kötek
Th. fena seyyar tiyatro; tuluat tiyatrosu; ^ stehen F gözetlemek; nöbet beklemek 9en l. (streichen) sürmek
(m. Fett, 01 usw.) yağlamak, greslemek
med. melhem sürmek
şchiecht schreiben od. malen) karalamak; ressamlık taslamak
F (bestechen) b-ne rüşvet vermek; b-ni doyurmak
(j-m e-e) F tokat aşk etm.; Der Wagen lauft wie geschmiert. Araba yağ gibi kayıyor, wie geschmiert reden çıtır çıtır konuşmak Es gelıt wie geschmiert. Tıkır tıkır işliyor.
enschauspieler(in/) m pej. gezici sahne oyuncusu
er(in/) m l. yağlayan; makine yağlayıcısı
fiğ. muharrir taslağı; kötü ressam
erei / kargacık burgacık yazı; karalama W as ist das für e-e ^l ßu, bakkal defteri değil l
e.steher m F gözcü; nöbet bekleyen
fett n makine yağı; gres (yağı)
fink m F l. pisbıyık
kargacık burgacık yazan
kötü muharrir veya ressam
geld(-er pl.) n rüşvet, yemlik
heft n müsvedde ^ig l. yağlı
(klebrig) yapışkan, çamurlu
(schmutzig) pis, kirli, pasaklı, şapşal
(geizig) hasis, pinti, cimri
(zudringlich) sırnaşık, cıvık, sulu
kase m yumuşak peynir
mittel n yağlayıcı madde
ol n gres (od. makine) yağı
papier n müsvedde kağıdı
seite / arapsabunu
ung / yağla(n)ma
SCHMINKDOSE : German Turkish
allık kutusu; düzgün hokkası
e/l. düzgün, makiyaj
(rote) allık, ruj
fiğ. kalay, yaldız, gösteriş, cila ~en l. (a. sich ^) düzgün sürmek; makiyaj yapmak
(rot) ruj (allık) sürmek
(Lippen) dudaklarım boyamak
(Augenlider) gözlere sürme çekmek
fiğ. (ße-richt usw.) olduğundan daha güzel göstermek; sözlerin! tevil etm.; geschminkt düzgünlü; übermafSig ~ badanalı, boyalı; paskalya yumurtası gibi
melster m (Th., Film) makyajcı
stift m l. (für Augenlider) sürme çekme mili; sürmelik, mikhal
Th. çizgi kalemi; dermatograf
topt m düzgünlük, sürmelik, sürmedanlık
unterlage / fondöten
wurzel / bot. havacıva; eşek hıyarı (od. marulu); kırmızı sığırdili; şencar
SCHMIRGEL : German Turkish
m zımpara
leinwand / zımparalı bez °n zımparalamak; zımpara vurmak
papier n zımpara kağıdı
scheibe / devvar zımpara taşı
SCHMISSIG : German Turkish
F canlı, hamleli, coşturucu;
er Kerl efe
SCHMIß : German Turkish
m l. (Hieb) darbe, vuruş
(spez. beim Fechten) meç (od. kılıç) yarası ve nişanesi
F canlılık, hamle, coşkunluk, elan
SCHMOLLECKE : German Turkish
: in der ^ sitzen-, ^en bir daha yüzüne bakmamak; küsmek, gücenmek, darılmak, somurtmek; surat asmak; dudak sarkıtmak ^end asık suratlı; küskün; kuskus
winkel m s.
ecke
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani