Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
SCHLEUDER : German Turkish

l. sapan
(tür Flugzeuge) mancınık, katapült
s.
maschlne.
bali m La. savurma topu; saplı top
honig m süzme bal
maschlne / santrifüj(-ör) Qn (tr.) l. fırlatmak, atmak, savurmak
(mit Schieuder) a) sapanla atmak b) mancınıkla fırlatmak
(Honig) süzmek; (intr.) l. (ins Schieudern geraten) (Auto) patinaj (od. kızak) yapmak
H çok ucuz fiyatla mal satmak
n n(e-s Autos) patinaj
prds m aşırı derecede ucuz fiyat; damping fiyat; zu e-m ^ yok pahasına
sitz m (im Düsenflug-zeug) otomatik koltuk
stein m sapan taşı
ware / H yok pahasına satılan mal; sıra malı; kamelot

SCHLEUNIG : German Turkish

(Adj.) süratli, çabuk, tez, seri, acele; (Adv.) derhal, serian, alelacele
st mümkün olduğu kadar çabuk; çabucacık; bir an evvel; şimdiden tezi yok; çarçabuk; palas pandıras; ^ (irgendwohin) laufen k-ni bir yere dar atmak

SCHLEUSE : German Turkish

kapaklı su bendi; cetvel kapışı; savak; eklüz

SCHLICHE : German Turkish

pl.: j-m aufdie ^ kommen çevrilen dolabı sezmek; b-nin hilesin! keşfetmek

SCHLICHT : German Turkish

l. basit, sade. tekellüfsüz, gösterişsiz, tasannusuz, tantanasız; köylü ağzı; şansız şöhretsiz; babayani
(glatt) düz, yatık
(bescheiden) mütevazı, alçakgönüllü; yüzü yerde
Scha. kayyım; ein gam
es Kleid sadenin sadesi bir elbise
en l. (vermittein) uzlaştırmak, arabuluculuk etm.; aralarım düzeltmek
(Streit usw.) hallüfas-letmek
(glatten) düzeltmek, tesviye etm. Qer(\\n f) m araya giren; mutavassıt; hakem çfeile / ince dişli eğe 9hanımer m demirci baskısı 9heit / l. sadelik, basitlik, gösterişsizlik
tevazu, alçakgönüllülük °hobel m ince rende; tekrende

SCHLICK : German Turkish

m balçık, salsal. çamur

SCHLIEßE : German Turkish

kilit, kopça, toka gibi kapatmağa yarayan herhangi bir şey

SCHLIEßEN : German Turkish

°n (tr.) ,
(zumachen) kapa(t)mak, örtmek
(m. Schiüssel) kilitlemek
(m. Riegel) mandallamak, sürgülemek
(die Augen) yummak
(ßetrieb) tatil etm.
(Vertrag, ßündnis usw.) akdetmek
(ein-) kapalı bir yerde hıfzetmek, saklamak
(beenden) bşi bşle bitirmek; bşe nihayet (od. son) vermek
(hinzufügen) ilave etm.. eklemek
(e-n Handel) pazarlığı uydurmak
(zu-standebringen) meydana getirmek; yapmak
(schluß-folgern) a) mana (netice, hüküm) çıkarmak; anlamak; istihraç (od. istidlal) etm.; (olduğuna) hükmetmek; (olduğu) sonucunu çıkarmak b) (von sich aut andere) herkesi kendisi gibi sanmak c) (von j-m aut andere) b-ne bakarak başkaları hakkında hüküm vermek
(in sich) a) bşi ihtiva etm.; içine almak; bşe şamil olm.; çevrelemek, kuşatmak b) loğ. tazammun etm., içermek
mil. (die Glieder) safları yanaştırmak
(in die Arme) kucaklamak; (intr.) l. (Fenster usw.) kapanmak
(test auf-einander) kenetlenmek
(Kleidungsstück) kavuşmak
(Schiüssel) kilide uymak
(zu Ende gehen) bitmek; sona ermek
(ßetrieb) tatil edilmek;

SCHLIEßEN (SICH) : German Turkish

sich ^ l. (Wunde) kapanmak; iltiyam bulmak; et bağlamak
(in die Arme) kucaklaşmak
(an et.) bşi takip etm., ondan • sonra gelmek; Würden Sie bitte die Tür
7 Kapıyı örter misiniz? Die Schule hat geschlossen. Okul tatil oldu. j-n in sein Herz geschlossen haben kalbinde yeri olm.; dem Aussehen nach zu ^ zevahire göre hükmedilirse; \\Vas ^ Sie hieraus? ßundan ne mana çıkarıyorsunuz? Man soli nicht immer von sich auf andere ~. Alemi nasıl bilirsin kendin gibi; geschlossen l. kapalı, kilitli 2 (einmütig) tek adammışçasına; kül halinde
(gemeinsam) müşterek
mil. yanaşık, toplu;
er Anflug mil. toplu yaklaşma uçuşu;
er Verband mil. toplu birlik;
en Aııges gözü kapalı olarak;
e Veranstaltung hususi toplantı

SCHLIEßER : German Turkish

-r(in/) m l. (Pförtner) kapıcı
(im Gefangnis) gardiyan, zindancı
(Schiießvorrichtung) otomatik fermport

SCHLIEßFACH : German Turkish

n posta kutusu
frucht / bot. kapçık meyve; semeri fakir
korb m sepet sandık 21ich l. son, sonuncu, nihai, kati; (Adv.) hesap kitap; eninde sonunda; nihayet, akıbet, encamkar; en sonra
(als Warnung) bugüne bugün; ^ doch bütün bunlara rağmen; her ne de olsa; ^ kam es zu e-r Schlagerei. iş dövüşmeye kadar vardı,
muskel m an. muassıra, büzgen
ung /: behörd-liche ^ tatil(-name)

SCHLIFF : German Turkish

m l. (Schieifen) perdahlatma, cilalandırma; (Kristali) kesme; (Diamant) tıraş etme
(Glatte) cila, perdah
(e-r Waffe) keskinlik
fiğ. terbiye, edep, adabımuaşeret; letzter — fiğ. son numara incelik; süzme nezaket Wir müssen jetzt nur noch den letzten ^ geben. Hepsi bitti de isimiz bir leğen örtüsüne kaldı

SCHLIMGEN : German Turkish

l. (winden) sarmak, bükmek, burmak, dolamak, örmek
(Knoten) düğümlemek
(gierig) oburca yutmak; tıkıştırmak; gövdeye atıştırmak; sich ^ l. sarılmak
(ineinander) birbirine geçmek; Er schlingt wie ein Scheunendrescher. Fil gibi yedikçe yer. nur so ~ kaşık çalmak; die Arme um j-n ^ kolları arasına almak

SCHLIMM : German Turkish

l. fena, kötü, berbat
(krank) hasta
(böse) kem, fasit
(wund) azmış; çok acıyan
(bedenklich) nazik, vahim; endişe verici
(Kind) yaramaz, afacan; Es wird immer
er. t ş beterden betere gidiyor. ~ duran sein pek acıklı halde olm.; Qes erleben gününü görmek; noch
er katmerli; Es kommt noch
er. ßeterin beteri var. Hoffentlich kommt nichts °es nach! Allah beterinden esir-gesini Umso
er daha fena yal Das ist nicht so ^. ßu o kadar vahim değil, nichts °esfinden (bei, in) bşde kötü bir taraf görmemek; Es steht ^ mit
.. Durumu kötü.
er werden lassen (Wunde, Krankheit) azdırmak
sten.ralls olsa olsa; işin en kötü tarafı düşünüldükte

SCHLINGBESCHWERDEN : German Turkish

pl. yutma güçlüğü; med. disfaji

SCHLINGE : German Turkish

l. göz, halka, ilmik, düğüm
(Netz, Falle) ağ, tuzak, dolamık
naut. beden
(gefahriiche Lage) tehlikeli durum
an. kangal, urve; j-m die ^ um den Hals leğen b-ni sıkıştırmak; b-nin boynuna binmek; b-ni cendereye koymak; sich f od. den Kop f) aus der ~ ziehen müşkül bir işin içinden sıyrılmak; sich in seinen eigenen
n fangen ip ayağına dolaşmak; den Arm in der ^ tragen kolu askıda durmak; den Hals (öd. Kop f) in die ~ stecken kendini tehlikeye atmak; in die ~ gehen (od. ge-raten) kapana kısılmak; tuzağa düşmek

SCHLINGEL : German Turkish

m afacan, yaramaz, çapkın, kerata; piç kuruşu; açıkgöz; şeytan çekici; hum. kof tenor; (tür Madchen o.) facire

SCHLINGERKIEL : German Turkish

m naut. yalpa omurgası Qn naut. yalpalamak

SCHLINGPFIANZE : German Turkish

bot. sarılgan bitki; nebatı mütehafit

SCHLIPP : German Turkish

m naut. l. (Werft) yerli kızak; gemi ızgarası
müteharrik kızak

SCHLIPS : German Turkish

m boyunbağı, kravat; j-m aufden ^ treten fiğ. rencide etm., incitmek, zülfüyare dokunmak; b-nin kuyrıı-ğuna basmak

SCHLITTEM : German Turkish

kaymak

SCHLITTEN : German Turkish

m l. kızak
s. Rodel
(großer) treno
phof. (Sie\\\\°) kremayer
(der Schreibmaschlne) şaryo
techn.a. yatak, sürgü, glisiyer, şasi; ~ fahren kızak kaymak
bahn / kızak kayma yolu
fahri / kızakla gezme

SCHLITTSCHUH : German Turkish

m paten; ^ laufen buz üzerinde kaymak; patinaj yapmak
bahn / patinaj sahası (od. yeri); pati-nuvar
laufen n sketing, patinaj
laufer(in /) m patenci, patinajcı

SCHLITZ : German Turkish

m l. uzun ensiz yarık, çatlak, yırtık
(Kerbe) çentik, kertik
(Einwur^) delik
an. türce, şak
(Hosen9, Mantel9 usw.) yırtmaç
(Schießscharte) mazgal
auge n çekik (od. badem) göz 9augig çekik (od. kay-maç) gözlü ^en uzunluğuna açmak, yırtmak, yarmak, çatlatmak; geschlitzt l. (Auge) yırtlak
(Damenrock usw.) yırtmaçlı
ohr n fiğ. kulağı delik