Germany
SCHIRM : German Turkish
m l. (Regen^, Garten^) şemsiye
(Sonnen2) şemsiye, parasol
(Mützen2) siper, güneşlik, viziyer
(Lampen2) a) abajur b) (Glocke) karpuz
(ßild2) beyaz perde; ekran
(Wand9, Ofen2) paravana
(Fall2) paraşüt
fiğ. himaye, vikaye, sıyanet
bezug m şemsiyelik kumaş
bild n rontken ekranında görülen resim; radyoskopi
blldaufnahme / radyosinema ^en (vor) selt. bşden korumak, vikaye (od. himaye) etm.
fabrikant m şemsiye fabrikatörü; şemsiyeci
futteral n şemsiye kılıfı
herr(in /) m hami, koruyucu
herrschaft/ hamilik, himaye
kiefer / bot. s. Pinie.
mütze / viziyerli şapka; siperli kasket
stander m şemsiyelik Schirokko m met. sıcak Akdeniz rüzgarı; samyeli; siroko, keşişleme
SCHIRREN : German Turkish
koşum takmak
SCHISMA : German Turkish
n rel. itizal
tiker m; 9tlsch mutezil, Rafızi Schiß m V i. sıçma, bok, pislik, ters
(Angst) korkaklık, cebanet; ^ haben V üç buçuk atmak; yüreği Selanik olm
SCHIZOPHREN : German Turkish
psych. şizofren °\\e f şizofreni
SCHLABBERN : German Turkish
F l. (Hund) lapa lapa içmek
(schlürfen) höpürdeterek içmek
(sabbern) salyası akmak
(schwatzen) gevezelik etm
SCHLACHT : German Turkish
mil. meydan muharebesi
(Kampf) mücadele, savaş, kampanya
(Prügelei) dövüş, kavga; e-e ~ lie- fern l. muharebe etm., savaşmak
dövüşmek
bank/ hayvanların kesildiği yer; zur ^ führen fiğ. idam yerine getirmek
beli n kasap satırı °en l. hayvan kesmek; boğazlamak; zephetmek
fiğ. katliam yapmak
(als Opfer) kurban kesmek; tığlamak
en.bumrnler m l. askeri hareketleri seyreden; sivil seyirci
(Sport) bir maça giden takıma refakat eden
en.larm m harp darp
SCHLACHTFELD : German Turkish
n muharebe meydanı; savaş yeri; mesnet
fleisch n kasaplık et
flotte / harp filosu
Tlugzeug n savaş uçağı
gebühr/kasabiye, zephiye; mezbaha parası (od. rüsumu)
haus n:
hof m mezbaha, kanara, salhane, kasaphane
keule/gürz
kreuzer m zırhlı kruvazör; harp kruvazörü
linie / saffiharp; muharebe hattı
messer n kasap bıçağı
opfer n kurban
ordnung / saffiharp nizamı
plan m l. muharebe planı
fiğ. yapılacak bir iş için önceden alınan tertibat 9reif kasaplık
reihe / s.
linie.
ruf m harp nidası
senin n saffiharp (od. muharebe) gemisi
vieh n kasaplık hayvanlar Schlacke / l. cüruf, dışkı, mucur
(bei Erzverhüttung a.) maden boku (od. köpüğü)
naut. pasakül
(Lava) lava taşı ^n cüruf atmak
n.bahn / La. atletizm pisti
n.beton m cüruflu beton 9n.los l. cürufsuz
fiğ. lekesiz, tertemiz 9rig (Wetter) F yağmurlu, şıpırtılı 2rn sallanmak, titremek; mit den Ohren ~ F fiğ. hayretle bakmak
r.wetter n sulusepken; yağmurla karışık kar
SCHLACKIG : German Turkish
l. cüruflu
F s. schlackerig
SCHLAF : German Turkish
m uyku; Uichter
/ kuş uykusu; keinen ^ finden können gözleri kapamamak; e-n festen (bz.w. leichten) ~ haben uykusu derin (bzw. hafif) olm.; bevor er sich noch den ^ aus den Augen gewischt hatte gözünün çapağım silmeden; ~ bekommen uykusu gelmek; leh habe nicht genug — gehabt. Uykumu alamadım. den ~ des Gerechten schlafen müsterih uyumak; in tiefern ~ liegen derin uykuda olm.; im ^ reden sayıklamak; So etwas ware mir nicht im — eingefallen. ßöyle bir şey hatır ve hayalimden geçmezdi. in den ^ singen (Kind) ninni söyleyerek uyutmak; Mit dem ~ war es bei mir vorbei. Uyku bana haram oldu.
abteil n yataklı kompartıman
anzug m pijama
SCHLAFDECKE : German Turkish
attaniye
SCHLAFEN : German Turkish
l. uyumak
(nicht aufpassen) gaflet içinde olm.; dikkat etmemek; F: dalga geçmek
(mit j-m) cinsi münasebette bulunmak;
^ gehen; sich ^ leğen yatağa gitmek; uykuya yatmak; in den T ağ hinein ~ geç vakitlere kadar uyumak; ~ sie gut! Allah rahatlık ver-sin! Geçeniz hayır olsun! Der Herr schlaft noch. (Dienst-madchen zum ßesucher) ßeyefendi daha yatıyorlar. Wo ^ wir heute? ßu gece nerede yatacağız? ßesser hungrig ~ gegangen als verschuldet aııfgestanden. Yemeksiz yatmak borçlu kalkmaktan yeğdir. Spr.; Schlaf nicht! Dalma! wie ein Gott — deliksiz bir uyku çekmek; über et. ~ istihareye yatmak; hşi ertesi güne bırakmak
SCHLAFENSZEIT : German Turkish
yatma zamanı
SCHLAFF : German Turkish
l. gevşek, gerilmemiş; naut. iaşka
(energielos) sölpük, lapamsı, gayretsiz, üşengeç, miskin, F: hamur
(welk geworden) pörsük; tazeliğin! kaybeden; salpa
(schvvunglos) sönük
(kraftlos) dermansız, bitap, sarkık
(Tau) naut. tizeye değil; ~ werden l. gevşemek, salkımak
(Spannfeder) elastikiyetini kaybetmek
(z. ß. ßallonhülle) sönmek
fiğ. zait göstermek; hamur- iaşmak
SCHLAFGELEGENHEIT : German Turkish
konaklık yer
gemach n s.
zimmer
SCHLAFITTCHEN : German Turkish
n: j-n beim ~ packen F l. b-nin yakasına yapışmak
(ausschelten) güzelce giydirmek
SCHLAFKAMMER : German Turkish
ensiz yatak odası
krankheit / med. tsetse hastalığı; nagana; uyku hastalığı ^Ios uykusuz; e-e
e Nacht verbringen geceyi sabah etm.
losigkeit / seher, uykusuzluk; med. a. ensomni;,on ^ leiden seher illetine uğramak
mittel n uyku ilacı; uyuşturucu madde; münevvim
mohn m bot. haşhaş; afyon çiçeği
mütze / l. fr. takke
fiğ. a) (Langschlafer) uyku çuvalı; uykucu b) (trage) üşengeç, miskin, tembel, uyuşuk, ağırkanh. uyuntu, mıymıntı, mızmız; Sch. müsvedde
mützigkeit/ uyuşukluk
SCHLAFROCK : German Turkish
m s. Morynrock.
saal m yatakhane; dortuvar
sack m torba yatak
sofa n divan
sucht / l. uyku düşkünlüğü
med. letarji; ö. derin baygınlık; koma
tablette/uyku hapı
trunk m l. yatmadan evvel içilen bira, şarap v.s.
(ßetaubungsmittel) uyuşturucu po-syon 9trunken l. (ganz verschlafen) uykulu uykulu; mahmur
(müde) uykusu gelmiş
trunkenheit / uyku sersemliği; humar, mahmurluk
wagen m yataklı vagon; vagon-li; sliping-kar
wandler m s. Nachtwandler.
zhn-iner n yatak odası
SCHLAG : German Turkish
m l. darbe, vuruş, sadme
(m. der flachen •HanÖ) sille, tokat, şamar
(m. der Faust) yumruk(-lama); (beim ßoxen o.) punç
(der Uhr) saatin çalması
(Puls2) nabız atması
(Herz9) a) kalbin çarpması b) (als Todesursache) kalp sektesi 7 (Him9) beyin sektesi
s. Schlaffanfall
(dumpfer) gümbürtü
(Donner9) gök gürültüsü
(ßlitz9) yıldırım düşmesi
(Schick-sals2) felek sillesi
(elektrischer) elektrik çarpması
(m. dem Hut) çifte l?), (von Singvögeln) ötme; dem çekme
(Pendel2) rakkasın sallanışı
(Kutschen^) kapı
(Art) cins, nevi, mal, tip, biçim
(Tauben9) güvercinlik
(Rechts9 bzw. Links^) naut. büküm, volta
(Ruder9) hamla
(Trommel2) trampete sesleri
(Schläge pl.) kötek, dayak, F: süpürge hesabı; ^ sechs Uhr tam saat altıda; ^ auf ^ ardı ardına; e-n ^ führen (gegen) bşe bir darbe indirmek; Schlage be-kommen dayak yemek; Ein ~ und er ist e-e Leichel V ßir yumrukluk canı var. Der ^ hat ihn getroffen. Felce (örf. in der Frauensprache: selamünkavlene) uğramış. mit e-m ^ l. bir vuruşla
fiğ. apansızın, birdenbire; yom ^ getroffen inmeli, mefluç; wie vom ^ getroffen sein beyninden vurulmuşa dönmek; eşekten düşmüş karpuza dönmek; Leute eııres
s sizler (gibi); Leute vom ^ e-s Vahdetim Vahdettin tipli insanlar; aufden örsten ^ ilk hamlede; Diese Aktion war e in — ins Wasser. ßu hareket başarısızlıkla sonuçlandı,
SCHLAGADER : German Turkish
-ader / an. atardamar, şiryan, arter
SCHLAGADERENTZÜNDUNG : German Turkish
-aderentzündung / med. arterit; iltihabı şerayin
SCHLAGADERGESCHWULST : German Turkish
-adergeschwulst / med. anevrizma
SCHLAGANFALL : German Turkish
-anfall m felç, inme, nüzul, damla, apopleksi: cin çarpması; Er hat e-n ^ er-litten. Kendisine nüzul isabet etti. Felce (selamünkavlene) uğradı. Ona damla indi
SCHLAGARTIG : German Turkish
^artig ani surette; birdenbire; bir nefeste; mil. a. darbevari
SCHLAGBALL : German Turkish
-ball m beysbole benzer top oyunu
SCHLAGBAR : German Turkish
^bar (Holz) baltalık
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani