Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
KOĞALAMAK : Turkish Turkish

kovalamak

KOĞALANMAK : Turkish Turkish

kovalanmak

KOĞCU : Turkish Turkish

kovcu

KOĞCULUK : Turkish Turkish

kovculuk

KOĞDURMAK : Turkish Turkish

kovdurmak

KOĞMA : Turkish Turkish

kovma

KOĞMAK : Turkish Turkish

kovmak

KOĞULMAK : Turkish Turkish

kovulmak

KOĞUŞ : Turkish Turkish

kışla, okul, tutukevi, hastane gibi kalabalık yerlerde, içinde birçok kimsenin yattığı ya da barındığı büyük oda

KOH : Turkish Turkish

verem basili (mikrobu) anlamına gelen "koh basili" teriminde geçer

KOHENİT : Turkish Turkish

göktaşlarında bulunan demir, nikel ve kobalt karbür

KÖHNE : Turkish Turkish

eskiyip yıpranmış, bakımsız kalmış: köhne tekne. köhne ev

KÖHNE : Turkish Turkish

ıçinde yaşanılan zamana göre geride kalmış, eskimiş olan, çağdışı

KÖHNELİK : Turkish Turkish

köhne olma durumu

KÖHNEME, KÖHNELEŞME : Turkish Turkish

köhnemek, köhneleşmek eylemi

KÖHNEMEK, KÖHNELEŞMEK : Turkish Turkish

eskimek, modası geçmek

KÖHNEMEK, KÖHNELEŞMEK : Turkish Turkish

geçersiz bir duruma gelmek, çağdışı kalmak

KÖK : Turkish Turkish

sazı kurmaya yarayan burgu, kulak

KÖK SALMAK : Turkish Turkish

(bitki için) kök oluşmak; iyice tutunmak, sağlamlaşmak, yayılmak, kökleşmek

KÖK SALMAK : Turkish Turkish

ir yere iyice yerleşmek

KÖK SÖKMEK : Turkish Turkish

çok çetin iş görmek

KÖK SÖKTÜRMEK : Turkish Turkish

uğraştırmak, zorluk çıkarmak

KOK, -KU : Turkish Turkish

madenkömürünün damıtılmasıyla elde edilen, bileşiminde kömürden çok daha az oranda uçucu madde bulunan katı yakıt, kokkömürü

KÖK, -KÜ : Turkish Turkish

itkileri toprağa bağlayan ve onların, topraktaki besi maddelerini emmesine yarayan klorofilsiz bölüm

KÖK, -KÜ : Turkish Turkish

(kimi şeylerde) dip bölüm