Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
KOLİT : Turkish Turkish

kalınbağırsak yangısı

KOLKORÇAK : Turkish Turkish

anadolu'nun birçok yöresinde içine el sokularak oynatılan kukla, el kuklası

KOLLAMA : Turkish Turkish

kollamak eylemi

KOLLAMAK : Turkish Turkish

olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek

KOLLAMAK : Turkish Turkish

göz önünde tutmak, gözlemek

KOLLAMAK : Turkish Turkish

korumak, gözetmek

KOLLAMAK : Turkish Turkish

göz önünde bulundurmak

KOLLANILMA : Turkish Turkish

kollanılmak eylemi

KOLLANILMAK : Turkish Turkish

kollanmak

KOLLANMA : Turkish Turkish

kollanmak eylemi

KOLLANMAK : Turkish Turkish

kollamak eylemine konu olmak ya da kollamak eylemi yapılmak

KOLLARI ( YA DA KOLLARI PAÇALARI) SIVAMAK : Turkish Turkish

ir iş yapmaya güçlü bir biçimde, istekle hazırlanmak

KOLLARI KOPMAK : Turkish Turkish

ağır bir şey taşımaktan ya da çok iş yapmaktan yorulmak

KOLLARINI SALLAYA SALLAYA GELMEK : Turkish Turkish

hiçbir şey getirmeden gelmek

KOLLU : Turkish Turkish

kolu olan

KOLLU : Turkish Turkish

herhangi bir biçimde kolu olan

KOLLUK : Turkish Turkish

gömlek kollarının ucundaki iliklenen bölüm, °manşet

KOLLUK : Turkish Turkish

ış yaparken giysiyi korumak için bilekten dirseğe kadar kola geçirilen dikilmiş kumaş parçası

KOLLUK : Turkish Turkish

kollara takılan ve dikkati çekmesi istenen görevlilerin kimliklerini gösteren şerit

KOLLUK : Turkish Turkish

güvenliği sağlamakla görevli polis ya da jandarma, °zabıta

KOLODYUM : Turkish Turkish

fotoğraf camı yapımında ve cerrahlıkta kullanılan, alkolle eter karışımı içinde sıvı durumuna getirilen nitroselüloz

KOLOFAN : Turkish Turkish

hidratlı doğal kalsiyum fosfat

KOLOFAN : Turkish Turkish

çamsakızının damıtılmasıyla oluşan, saydam, sarı renkli reçine

KOLOİDAL, -Lİ : Turkish Turkish

zamk, jelatin yapısında olan, koloit nitelikleri taşıyan

KOLOİT : Turkish Turkish

jelatin niteliğinde olan ve suda dağılmışı zarlardan geçmemekle billursulardan ayırt edilen maddelerin genel adı