Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ŞAFİİ KÖPEĞİNE DÖNMEK : Turkish Turkish

yüzü gözü çok kirli olmak

ŞAFİİLİK : Turkish Turkish

şafii mezhebi

SAFİR : Turkish Turkish

gökyakut

SAFİYET : Turkish Turkish

saflık1, temizlik

SAFKAN : Turkish Turkish

lrkının katışıksız özelliklerini taşıyan (at)

SAFLAŞMA : Turkish Turkish

saflaşmak eylemi

SAFLAŞMAK : Turkish Turkish

saf (i, li) duruma gelmek

SAFLAŞTIRMA : Turkish Turkish

saflaştırmak eylemi

SAFLAŞTIRMAK : Turkish Turkish

saf duruma getirmek

SAFLIK : Turkish Turkish

saf olma durumu; arılık, temizlik

SAFLIK : Turkish Turkish

kolayca aldatılabilme durumu

SAFRA : Turkish Turkish

gemileri ve her boyda deniz aracını, dengede tutmak istenilen su düzeyine kadar batırabilmek için, dip bölümlerine konulan ağırlık

SAFRA : Turkish Turkish

kimi balık ağlarının alt tarafına takılan, ağın su içinde kalmasını sağlayan ağırlık

SAFRA : Turkish Turkish

alonlarda bulunan pilotların, yükselmek ya da inişi yavaşlatmak istediklerinde attıkları ağırlık

SAFRA : Turkish Turkish

sıkıntı, tedirginlik, rahatsızlık veren kimse

SAFRA : Turkish Turkish

öd

SAFRA ATMAK : Turkish Turkish

sıkıntı veren bir kimseden ya da bir şeyden kurtulmak

SAFRA BASTIRMAK : Turkish Turkish

açlığını yatıştıracak kadar yemek

SAFRA YEŞİLİ : Turkish Turkish

siyaha çalan yeşil renk

SAFRAKESESİ, -Nİ : Turkish Turkish

ödkesesi

SAFRALI : Turkish Turkish

safrası olan

SAFRAN : Turkish Turkish

süsengillerden, baharda çiçek açan, küçük bir bitki (crocus)

SAFRAN : Turkish Turkish

u bitkinin tepeciklerinin kurutulmasıyla elde edilen, kimi yiyecek ve içeceklere tat, koku ve sarı renk vermekte kullanılan toz

SAFRAN GİBİ : Turkish Turkish

çok sarı

SAFRASI KABARMAK : Turkish Turkish

midesi bulanmak