Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
ŞALLAK MALLAK : Turkish Turkish

giyimi çok özensiz olarak

SALLAMA : Turkish Turkish

sallamak eylemi

SALLAMAK : Turkish Turkish

düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda devindirmek

SALLAMAK : Turkish Turkish

şiddetle ileri geri kımıldatmak

SALLAMAK : Turkish Turkish

ir işi sürekli olarak başka bir zamana ertelemek, savsaklamak

SALLAMAK : Turkish Turkish

vurmak, tokat atmak

SALLAMAK : Turkish Turkish

yalan söylemek, uydurmak, abartmak

SALLAMAMAK : Turkish Turkish

önem vermemek, aldırış etmemek

SALLANA SALLANA : Turkish Turkish

sallanarak

SALLANDIRMA : Turkish Turkish

sallandırmak eylemi

SALLANDIRMAK : Turkish Turkish

sallanmak eylemini yaptırmak, sallanmasına yol açmak

SALLANDIRMAK : Turkish Turkish

asmak, °idam etmek

SALLANGAÇ : Turkish Turkish

salıncak

SALLANIŞ : Turkish Turkish

sallanmak eylemi ya da biçimi

SALLANMA : Turkish Turkish

sallanmak eylemi

SALLANMAK : Turkish Turkish

ağlı bulunduğu yerde gevşek duruma gelip yerinden oynamak, kımıldamak

SALLANMAK : Turkish Turkish

(bir şey için) belli noktasından bir yere bağlı kalmak koşuluyla, o noktanın iki tarafına aynı doğrultuda ve sürekli olarak gidip gelmek

SALLANMAK : Turkish Turkish

salıncak, hamak vb.'de kendini sallamak

SALLANMAK : Turkish Turkish

vaktini boş ve yararsız işlerle uğraşarak geçirmek, oyalanmak, savsaklanmak

SALLANMAK : Turkish Turkish

güçlü bir biçimde sarsılmak, titremek

SALLANMAK : Turkish Turkish

orunundan ya da bulunduğu durumdan uzaklaşmak, yerini bir başkasına bırakma tehlikesiyle karşılaşmak

SALLANTI : Turkish Turkish

sallanmak eylemi

SALLANTI : Turkish Turkish

sürüncemede bırakma, savsaklama

SALLANTIDA BIRAKMAK : Turkish Turkish

(bir şeyi) sonuca bağlamamak, savsaklamak

SALLANTIDA KALMAK : Turkish Turkish

ir çözüme bağlanmamak