Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
RUMEX : English Turkish

n. otsu bitkiler türü (Botanik)

RUMI : English Turkish

n. Rumi, Mevlana, Celaleddin Rumi, Mevlana Celaleddin Rumi, Celaleddin Muhammed Rumi (
1273), Türk Sufi ve en büyük ruhani şairlerden biri, teolog ve Sufizm hocası

RUMINANT : English Turkish

n. geviş getiren hayvan

RUMINANT : English Turkish

adj. geviş getiren, düşünceli, dalgın, dalıp gitmiş

RUMINATE : English Turkish

v. geviş getirmek, uzun uzun düşünmek, düşünüp taşınmak, dalıp gitmek, düşünmek, kurmak, tasarlamak

RUMINATINGLY : English Turkish

adv. geviş getirerek, yenen yemeği yeniden geri getirip çiğneyerek; dalgın dalgın, düşünceli bir şekilde

RUMINATION : English Turkish

n. geviş, geviş getirme, uzun uzadıya düşünme, derin düşünme

RUMINATIVE : English Turkish

adj. dalgın, düşünceli

RUMINATIVELY : English Turkish

adv. dalgın olarak, derin bir şekilde düşünürken, düşünceli bir halde

RUMINATOR : English Turkish

n. dalgın kimse, düşünceli kimse, düşünen kimse; geviş getiren hayvan, yediği yemeği geri getirip yeniden çiğneyen hayvan

RUMMAGE : English Turkish

n. mezat malı

RUMMAGE : English Turkish

v. didik didik aramak, aramak, araştırmak

RUMMAGE ABOUT : English Turkish

araştırma yapmak

RUMMAGE GOODS : English Turkish

n. mezat malı

RUMMAGE OUT : English Turkish

araştırıp bulmak

RUMMAGE SALE : English Turkish

kullanılmış eşya satışı, eski eşya satışı, elde kalan malların haraç mezat satışı

RUMMAGE UP : English Turkish

araştırıp bulmak

RUMMAGER : English Turkish

n. didik didik arayan kimse, deyatlı bir araştırma yapan kimse

RUMMAGING : English Turkish

n. heryeri arama; araştıran bir başka insana yönlendirilmemiş ve düzensiz görünen bir kimseye ait eşyalar arasında arama

RUN OFF VOTE : English Turkish

n. balotaj, adayların yeterli oyu sağlayamaması

RUN ON : English Turkish

devam etmek, ilerlemek, durmadan konuşmak, ilişkin olmak, koşmaya devam etmek, aynı satırdan başlamak

RUN ON THE BANK : English Turkish

ankadan kaçış, bankadan para çekilmesi için ciddi miktarda talep

RUN ONE'S HEAD AGAINST A WALL : English Turkish

oşuna çırpınmak, olmayacak işe kalkışmak

RUN OUT : English Turkish

dışarı koşmak, akmak, sızmak, bitmek, tükenmek, sona ermek (süre), geçmek, çıkıntı yapmak, dışarı atmak, kovalamak, bitirmek

RUN OUT OF : English Turkish

itmek, tükenmek, bir stokta tükenmek