Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
RUNNING TARGET : English Turkish

hareketli hedef, hareket eden hedef

RUNNING TIME : English Turkish

çalışma zamanı, faaliyet zamanı (bir uygulamanın, vb.)

RUNNING TRACK : English Turkish

atletizm pisti, yarış antrenmanı ve müsabakalar için kullanılan alan

RUNNING WILD : English Turkish

vahşi doğada büyüme; arzu ettiği şeyi yapma

RUNNING-IN PERIOD : English Turkish

ir meselenin araştırma döneminin başlangıcı

RUNNY : English Turkish

adj. akıcı, sulu, cıvık, akan

RUNNY NOSE : English Turkish

n. sümüklü, burnu akan kimse, toy, acemi

RUNOFF : English Turkish

n. taşma, taşan veya derelere akan aşırı sıvı; bir seçim veya müsabakadaki son etap

RUNPROOF : English Turkish

adj. sağlam, dayanıklı

RUNROUND : English Turkish

n. kaçınma, sakınma, kaçamak, erteleme, tehir,geciktirme; kandırma, aldatma

RUNS : English Turkish

n. amel, ishal

RUNS IN THE FAMILY : English Turkish

ailenin içine işlemiş özellik, ailenin özelliği, aile üyelerinin karakteristiği

RUNT : English Turkish

n. kavruk adam, cüce, bir tür evcil güvercin, bücür, küçük sığır, en çelimsiz yavru

RUNTHROUGH : English Turkish

n. çabucak gözden geçirme, soğuk prova

RUNTIME : English Turkish

n. çalışma veya faaliyet zamanı (bilgisayar yazılımı ile alakalı)

RUNTINESS : English Turkish

n. normalden küçük olma durumu, alışılmadık şekilde küçük olma durumu, minicik/cüce olma durumu

RUNTY : English Turkish

adj. alışılmadık derecede küçük, normalden küçük

RUNWAY : English Turkish

n. pist, uçak pisti, koşu pisti, geçit, geçit köprüsü

RUPEE : English Turkish

n. rupi [fin.]

RUPERT : English Turkish

n. bir erkek ismi (Robert'in bir şekli)

RUPERT MURDOCH : English Turkish

n. (1931 doğumlu) İngiltere'de yaşayan Avustralya doğumlu ABD'li medya imparatoru (gazeteler, televizyon kanalları, telekomünikasyon ve film şirketleri sahibi)

RUPIAH : English Turkish

n. rupi, Endonezya para birimi

RUPTURABLE : English Turkish

adj. koparılabilir, kırılabilir, parçalara ayrılabilir

RUPTURE : English Turkish

n. kırılma, kopma, yırtık, çatlak, fıtık, kopukluk, uyuşmazlık, ilişkilerin kesilmesi, bozukluk

RUPTURE : English Turkish

v. koparmak, kırmak, ilişkisini kesmek, kopmak, parçalanmak, fıtık olmak