Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
THE OTHER DAY : English Turkish

geçen gün, geçenlerde

THE OTHER END OF THE ROAD : English Turkish

n. ecel, yolun sonu

THE OTHER END OF THE STREET : English Turkish

n. yolun öbür tarafı

THE OTHER NIGHT : English Turkish

n. geçen akşam

THE OTHER SIDE : English Turkish

diğer taraf, sayfanın çevrildiği taraf, karşıt taraf

THE OTHER SIDE OF THE COIN : English Turkish

madalyonun öteki yüzü

THE OTHER SIDE OF THE SHIELD : English Turkish

madalyonun öteki yüzü, kalkanın diğer tarafı, madeni tarafın diğer yüzü, arka taraf, işin iç yüzü, işin diğer tarafı

THE OTHER WORLD : English Turkish

öteki dünya, öbür dünya

THE OUTER MAN : English Turkish

n. dış görünüş, kılık kıyafet

THE OUTER WORLD : English Turkish

dış dünya, evren, kainat, dışardaki dünya

THE OUTS : English Turkish

n. muhalefet, muhalifler

THE OVAL ROOM : English Turkish

n. Oval Ofis, Washington D.C.'de Beyaz Saray'ın karşısında seçkin restorant

THE PALESTINIAN PROBLEM : English Turkish

Filistin problemi, Filistinliler'in mevcut İsrail Devleti'nin içinde bağımsız bir devlet kurma hevesi

THE PARIAHS : English Turkish

Paryalar, (- için lakab) Hindistan'daki göçebe bir kabile

THE PARTIES CONCERNED : English Turkish

n. ilgili taraflar

THE PARTIES INVOLVED : English Turkish

müdahil olan taraflar, ilgili taraflar, konu ile ilişkili olan gruplar, angaje gruplar, bir faaliyetle bağlantılı insanlar, her katılımcı, her iştirakçi

THE PARTIES TO THE CONFLICT : English Turkish

çatışmanın tarafları, kavgaya müdahil insanlar, rakipler, hasımlar, muhalifler

THE PARTNERSHIP BROKE UP : English Turkish

ortaklık bozuldu, işbirliği sona erdi, takım çalışması ruhu sona erdi; iş ortakları kendi ayrı yollarına gitmeye karar verdiler

THE PAST YEAR : English Turkish

geçen yıl, yeni bitmiş bir önceki yıl, giden yıl

THE PEACE AGREEMENTS : English Turkish

arış anlaşmaları, barış müzakereleri, barış görüşmeleri, barış anlaşması çerçevesinde Filistin Kurtuluş Örgütü ve İsrail arasındaki anlaşmalar

THE PEACE OF THE BRAVE : English Turkish

cesaretin barışı, cesur barış, Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad tarafından İsrail ve Suriye arasında imzalanacak bir barış anlaşması hakkında kullanılan ifade (iki tarafında vermesi gerekli tavizlerin seviyesine bağlı olarak)

THE PENNY DROPPED : English Turkish

jeton düştü

THE PEOPLE : English Turkish

n. halk, avam

THE PEOPLE OF QUALITY : English Turkish

n. yüksek sosyete, sosyete, yüksek sınıftan halk

THE PEOPLE'S ARMY : English Turkish

halk ordusu, genel toplumu temsil eden askeri güç