Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
THE RED-EYE : English Turkish

kırmızı göz, gece uçuşu veya sabahın çok erken saatlerinde yapılan uçuş

THE REDEEMER : English Turkish

n. hazreti İsa, mesih

THE REDS : English Turkish

Kızıllar, komünistler

THE REFRIGERATOR DOESN'T WORK : English Turkish

uzdolabı çalışmıyor

THE REFUGEE PROBLEM : English Turkish

mülteci problemi, Batı Şeria Gazze ve Arap ülkelerinde yaşayan Filistinliler problemi

THE REFUSAL FRONT : English Turkish

ed cephesi, İsrail'le her türlü barış müzakereleri veya anlaşmalara karşı olan Arap ulusları grubu

THE REGION OF ART : English Turkish

n. sanat çevresi

THE REGULAR CHANNELS : English Turkish

normal kanallar, olağan kanallar, kabul edilmiş prosedürler, üzerinde anlaşmaya varılmış talimatlar ve yönetmelikler

THE REINS OF GOVERNMENT : English Turkish

devlet baskıları, hükümetin kontrolü, devletin kontrolü, devlet tarafından yaratılan baskılar, devletin kontrolü, devlet kontrolü

THE RELIGIOUS ESTABLISHMENT : English Turkish

dini kuruluş, din kurumu, dini topluluk tarafından kabul edilmiş resmi enstitüler sistemi

THE REPAIRS ARE NOT COVERED BY THE GUARANTEE : English Turkish

tamirat garanti kapsamında değil

THE REPAIRS WILL TAKE SOME TIME : English Turkish

tamirat biraz zaman alır

THE REPUBLIC OF LETTERS : English Turkish

n. edebiyatçılar, edebiyat çevresi

THE REQUEST WAS DENIED : English Turkish

talep reddedildi, isteğini yerine getirme konusunda aynı fikirde değiller, talep yerine getirilmeyecek

THE REQUEST WAS REJECTED : English Turkish

talep reddedildi, isteğini yerine getirme konusunda aynı fikirde değiller, talep yerine getirilmeyecek, talebe hayır dediler

THE REST : English Turkish

n. geri kalan

THE REST OF HIS LIFE : English Turkish

hayatının geri kalanı, hayatının geri kalan kısmı

THE RESURRECTION : English Turkish

Diriliş, Hz. İsa'nın yeniden dirilmesi

THE REVELATION : English Turkish

n. yeni ahit'in son kitabı

THE RHUBARBS : English Turkish

(Argo) banliyöler, varoş mahalleler

THE RICH : English Turkish

n. zenginler

THE RIGHT : English Turkish

n. doğru

THE RIGHT MAN IN THE RIGHT PLACE : English Turkish

doğru yerde doğru adam, ihtiyaç olduğunda ulaşılabilir ve uygun durumda olan kimse (bir iş, pozisyon, vb. için.)

THE RIGHT ROAD : English Turkish

doğru yol, dürüst yol, soylu yol

THE RIGHT THING AT THE RIGHT TIME : English Turkish

doğru zamanda doğru şey, en uygun zamanda en uygun şey, doğru vakitte doğru şey