Turkish Risale
MUHABBETNAME : Turkish Risale
f. Sevgisini bildiren yazılı kâğıt. Aşkını bildiren yazı
MUHABBETULLAH : Turkish Risale
Cenab-ı Hakk'a karşı beslenen ihlâslı sevgi.(...Sende, senin nefsine olan şedid muhabbetin O'nun zâtına karşı muhabbet-i zâtiyedir ki, sen su-i istimal edip kendi zâtına sarfediyorsun. Öyle ise, nefsindeki eneyi yırt, hüveyi göster. Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, O'nun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir. Sen su-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun. Çünkü yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-i meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir. Rahman-ür-Rahim ismiyle hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi' bir meskeni, senin cismani hevesatına ihzar eden ve sair esmâsiyle senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedi ihsanatını, o cennette sana müheyya eden ve her bir isminde mânevi çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin, elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir. Kâinat O'nun bir cüz'i tecelli-i muhabbetine bedel olamaz. S.)(Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâsdır. Çünkü, ihlâs ile hafi şirklerden halâs olur. İhlâsı kazanmıyan, o yollarda gezemez ve o yolların en keskin kuvveti, muhabbettir. Evet muhabbet; mahbubunda bahaneler aramaz ve kusurlarını görmek istemez. Ve kemâline delâlet eden zayıf emâreleri, kavi hüccetler hükmünde görür. Dâima mahbubuna tarafdardır.İşte bu sırra binaendir ki, muhabbet ayağı ile marifetullaha teveccüh eden zâtlar şübehata ve itirâzata kulak vermezler, ucuz kurtulurlar. Binler şeytan toplansa, onların mahbub-u hakikisinin kemâline işaret eden bir emareyi, onların nazarında ibtal edemez. Eğer muhabbet olmazsa, o vakit kendi nefsi ve şeytanı ve harici şeytanların ettikleri itirazât içinde çok çırpınacak. Kahramancasına bir metanet ve kuvvet-i imân ve dikkat-ı nazar lâzımdır ki, kendisini kurtarsın.İşte bu sırra binaendir ki, umum meratib-i velâyette, mârifetullahtan gelen muhabbet, en mühim mâye ve iksirdir. Fakat muhabbetin bir vartası var ki, ubudiyyetin sırrı olan niyazdan, mahviyetten, naza ve dâvaya atlar, mizansız hareket eder. Mâsiva-yı İlâhiyeye teveccühü hengâmında, mâna-yı harfîden mâna-yı ismîye geçmesi ile, tiryak iken zehir olur. Yâni gayrullahı sevdiği vakit Cenab-ı Hak hesabına ve onun nâmına, onun bir âyine-i esmâsı olmak ciheti ile rabt-ı kalb etmek lâzım iken; bazan o zâtı o zât hesabına kendi kemâlât-ı şahsiyesi ve cemâl-i zâtîsi nâmına düşünüp, mâna-yı ismîyle sever. Allah'ı ve Peygamber'i düşünmeden yine onları sevebilir. Bu muhabbet, muhabbetullaha vesile değil, perde oluyor. Mâna-yı harfî ile olsa, muhabbetullaha vesile olur, belki cilvesidir denilebilir. M.)( $ âyetinde i'cazlı bir îcaz vardır. Çünki çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir. Şöyleki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (Celle Celâluhu) imanınız varsa elbette Allah'ı seveceksiniz. Mâdem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız. Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz. Ona benzemek ise, ona ittiba etmektir. Ne vakit ona ittiba etseniz. Allah da sizi sevecek. Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki, Allah da sizi sevsin". L.)
MUHABERAT : Turkish Risale
Muhabereler. Haberleşmeler. Haberleşme yapan dâireler
MUHABERE : Turkish Risale
Haberleşme. Karşılıklı birbirine haber verme
MUHABERE MEMURU : Turkish Risale
Telgrafçı
MUHABİR : Turkish Risale
Haber veren, haberci. * Gazeteye havadis gönderen kimse
MUHACAT : Turkish Risale
Bilmece hususunda birbiriyle zekâ yarışına çıkma
MUHACCE : Turkish Risale
(Hüccet. den) İddiâ edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme. İsbatlar gösterme
MUHACCEB : Turkish Risale
Perdelenmiş, tecrid edilmiş. Perde ile ayrılmış
MUHACCEL : Turkish Risale
Ayağı sekili, beyazlı at. * Gerdeğe konulmuş
MUHACCİL : Turkish Risale
(Haclet. den) Utandıran, tahcil eden
MUHACEMAT : Turkish Risale
Hücumlar, üşüşmeler. Her taraftan ve birden hücum etmeler
MUHACEME : Turkish Risale
Hücum etme, saldırma
MUHACERAT : Turkish Risale
Göç etmeler, hicretler. Muhacirlik
MUHACERE : Turkish Risale
Birbirini men'etmek, birbirine engel olmak
MUHACERET : Turkish Risale
(Hicret. den) Hicret etme, göç etme, göçme
MUHACET : Turkish Risale
(Hecv. den) Karşılıklı olarak birbirini hicvetme, yerme
MUHACEZE : Turkish Risale
Fısıldamak
MUHACİM : Turkish Risale
Hücum eden, saldıran
MUHACİMÎN : Turkish Risale
(Muhâcim. C.) Hücum edip saldıranlar, üşüşenler
MUHACİR : Turkish Risale
Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen. * Mc: Allah'ın yasak ettiğinden uzaklaşan
MUHACİRÎN : Turkish Risale
Göç edenler, hicret edenler. İslâmiyetin ilk zuhurunda İslâm olanlardan Mekke'den Medine'ye hicret eden sahâbeler. (Bak: Ensar)
MUHADAA(T) : Turkish Risale
(Had'. dan) Aldatma, hile yapma, oyun etme
MUHADAT : Turkish Risale
Hediyeleşmek. Karşılıklı olarak hediyeler vermek
MUHADDA' : Turkish Risale
Aldana aldana bilgi ve tecrübe sâhibi olan
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani