Turkish Risale
MÜN'AZİLEN : Turkish Risale
(Azl. den) Vazifesinden çıkarılmış olarak. Azledilerek
MÜN'AZİLÎN : Turkish Risale
(Mün'azil. C.) Azledilenler, vazifelerinden çıkarılanlar
MÜN'İM : Turkish Risale
Nimet veren, yedirip içiren
MÜN'İM-İ HAKİKÎ : Turkish Risale
Bütün nimetleri yaratan ve veren Allah (C.C.)
MÜNA : Turkish Risale
(Minâ) Arzular. * Birinin yerine kaim-i makam olmak, birinin yerine geçmek. * Suya giden yol. * Mekke-i Mükerreme'de hacıların kurban bayramında kurban kestikleri ve şeytan taşladıkları mukaddes yer
MÜNA'AM : Turkish Risale
Nimete nâil olmuş kimse, nimetlenmiş olan
MÜNABEZE : Turkish Risale
Bırakmak. * Atmak
MÜNACAT : Turkish Risale
Allah'a yalvarmak. Duâ. Allah'tan necat için dua. * Yalvarmak için yazılan duâ veya manzume. * Sürurlaşmak, neşelenmek.Yazılı münâcâta bir misâl:(Ey Rabb-i Rahimim! Resul-i Ekreminin tâlimiyle ve Kur'an-ı Hakim'in dersiyle anladım ki: Başta Kur'an ve Resul-i Ekrem'in olarak, bütün mukaddes kitaplar ve peygamberler bu dünyada nümuneleri görülen celâli ve cemâli isimlerinin tecellileri, daha parlak bir surette ebed-ül âbâdda devam edeceğine ve bu fâni âlemde nümuneleri müşahede edilen ihsanatının daha şa'şaalı bir surette Dâr-ı Saadette istimrarına ve bekasına ve bu dünyada onları gören müştakların ebedde dahi refakatlarına ve beraber bulunmalarına bil'icma', bil'ittifak şehadet ve delâlet ve işaret ederler.Hem yüzer mu'cizat-ı bâhiresine ve âyât-ı katıasına istinaden, başta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve Kur'an-ı Hakim'in olarak, bütün ervah-ı neyyire ashabı olan enbiyalar ve kulub-u nuraniyye aktabı olan Evliyalar ve ukul-ü münevvere erbabı olan Asfiyalar, bütün suhuf ve kütüb-ü mukaddesede, Senin çok tekrar ile ettiğin vaadlerine ve tehditlerine istinaden ve Senin, kudret ve rahmet ve inayet ve hikmet ve celâl ve cemâlin gibi kudsî sıfatlarına ve şen'lerine ve izzet-i celâline ve Saltanat-ı Rububiyyetine itimaden ve keşfiyat ve müşahedat ve ilmelyakin itikadlariyle, Saadet-i Ebediyyeyi cin ve inse müjdeliyorlar. Ve ehl-i dalâlet için Cehennem bulunduğunu haber verip ilân ediyorlar ve iman edip şehadet ediyorlar...Ey Kadir-i Hakim! Ey Rahman-ı Rahim! Ey Sâdık-ul-Va'd-il-Kerim! Ey izzet ve azamet ve celal sahibi Kahhâr-ı Zülcelâl! Bu kadar sâdık dostlarını ve bu kadar vaadlerini ve bu kadar sıfât ve şuunatını tekzib edip, saltanat-ı rububiyyetinin kat'i mukteziyatını ve sevdiğin ve onlar dahi Seni tasdik ve itaatle kendilerini Sana sevdiren hadsiz makbul ibadının hadsiz dualarını ve dâvalarını reddederek, küfür ve isyan ile ve seni va'dinde tekzib etmekle Senin azamet-i kibriyana dokunan ve izzet-i celaline dokunduran ve uluhiyyetinin haysiyyetine ilişen ve şefkat-i rububiyyetini müteessir eden ehl-i dalalet ve ehl-i küfrü, haşrin inkârında tasdik etmekten yüzbin derece mukaddessin ve hadsiz derece münezzeh ve âlisin! Böyle nihayetsiz bir zulümden, bir çirkinlikten Senin nihayetsiz adaletini ve cemalini ve rahmetini takdis ediyorum! ş.)
MÜNACAT-I RAHMAN : Turkish Risale
Rahman'a yalvarmak. Cenab-ı Hakk'a dua ve niyazda bulunmak
MÜNACEDE : Turkish Risale
Muavenet, yardım
MÜNACEZE : Turkish Risale
Bitip tükenmek
MÜNADA : Turkish Risale
(Nidâ. dan) Seslenilmiş, çağırılmış, nidâ edilmiş
MÜNADALE : Turkish Risale
Müsabaka yarışına girmek. Atışma. Atış müsabakası
MÜNADAT : Turkish Risale
Bağrışma
MÜNADEA : Turkish Risale
Süngü ile birbirine hücum etmek. * Kucaklaşmak
MÜNADEBE : Turkish Risale
İyilikleri sayılıp ağlanılan ölü. * Ölmüş bir kimsenin ahlâkını ve evsafını anıp ağlaşmak
MÜNADEMET : Turkish Risale
(Nedm. den) Nedimlik etme. Bir arada bulunup konuşma
MÜNADESE : Turkish Risale
Taan edişmek, çekiştirmek
MÜNADİ : Turkish Risale
Nidâ eden, seslenen, çağıran. Müezzin
MÜNADİM : Turkish Risale
Nedimlik eden. Meclis arkadaşı
MÜNADİMÎN : Turkish Risale
(Münadim. C.) Nedimler. Bir büyüğün yakını olan kimseler
MÜNAFAKA : Turkish Risale
(Nifak. dan) İkiyüzlülük, münafıklık
MÜNAFAT : Turkish Risale
Birbirinin aksine olan. Birbirine aykırı olmak. Aykırılık, mugayeret, münafi, muhalefet
MÜNAFAZA : Turkish Risale
Tozunu gidermek için silkmek
MÜNAFERAT : Turkish Risale
(Nefret. C.) Nefret etmeler, tiksinmeler. Arada olan soğukluklar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani