Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
KESENKES : Turkish Turkish

kesin olarak, kesinlikle

KESER : Turkish Turkish

tahta, ağaç yontmaya yarayan, kısa saplı, bir yanı keskin ağızlı, öteki yanı çivi çakmaya uygun çelik araç

KESESİ ELVERMEMEK : Turkish Turkish

ütçesi elverişli olmamak

KESESİNE BİR ŞEY GİRMEMEK : Turkish Turkish

ir yarar ya da çıkar sağlamamak

KESESİNE GÖRE : Turkish Turkish

parasına, mali olanaklarına göre

KESESİNE GÜVENMEK : Turkish Turkish

parasına güvenmek

KEŞFE GİTMEK : Turkish Turkish

ir olayın nedenlerini ya da bir durumu belirlemek için yetkililerce yapılan inceleme

KEŞFEDİLME : Turkish Turkish

keşfedilmek eylemi

KEŞFEDİLMEK : Turkish Turkish

keşfetmek eylemi yapılmak

KEŞFETME : Turkish Turkish

keşfetmek eylemi

KEŞFETMEK : Turkish Turkish

var olduğu bilinmeyen bir şeyi, bir yeri bulmak: günümüzde bile yeni yeni yıldızlar keşfediliyor

KEŞFETMEK : Turkish Turkish

anlamak, sezmek, çözümlemek

KEŞFETTİRME : Turkish Turkish

keşfettirmek eylemi

KEŞFETTİRMEK : Turkish Turkish

keşfetmesini sağlamak

KESİCİ : Turkish Turkish

kesmek eylemini yapan, kesen

KESİCİ : Turkish Turkish

kasaplık hayvanları kesen kimse

KESİCİ : Turkish Turkish

kesme işinde kullanılan araç

KESİCİDİŞ : Turkish Turkish

altçenenin ve üstçenenin ön tarafında bulunan, besinleri kesmeye yarayan, yassı, keskin ön dişlerden her biri

KEŞİDE : Turkish Turkish

(banka ve her tür piyango ikramiyeleri için) çekme, çekiliş

KEŞİDE : Turkish Turkish

eski yazıda kimi harflerin baş tarafı yazıldıktan sonra süs için çekilen uzatma

KESİF : Turkish Turkish

yoğun

KESİF : Turkish Turkish

saydam olmayan

KESİF : Turkish Turkish

sık, kalın

KEŞİF KOLU : Turkish Turkish

düşmanın durumunu anlamak için gönderilen kol

KEŞİF, -ŞFİ : Turkish Turkish

ortaya çıkarma, meydana çıkarma, açma