Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
EFLATUN : Turkish Turkish

u renkte olan

EFLATUN : Turkish Turkish

(öz. a. büyük "e" ile) platon

EFLATUNİ : Turkish Turkish

eflatun renginde olan

EFOR : Turkish Turkish

zihin ve bedence ortaya konan güç, çaba

EFOR HARCAMAK : Turkish Turkish

zihin ve bedence güç ve emek harcamak

EFORLU : Turkish Turkish

eforu olan

EFRAT, -DI : Turkish Turkish

ireyler, fertler

EFRAT, -DI : Turkish Turkish

erler, °erat

EFRATINI CAMİ, AĞYARINI MANİ : Turkish Turkish

(tanım için) eksiksiz, artıksız

EFSANE : Turkish Turkish

eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen imgesel öykü, söylence

EFSANE : Turkish Turkish

gerçeğe dayanmayan, asılsız söz, hikâye vb

EFSANE : Turkish Turkish

ir kimsenin başarılarının, üstünlüklerinin, yaşamının abartılarak anlatılması

EFSANELEŞME : Turkish Turkish

efsaneleşmek eylemi

EFSANELEŞMEK : Turkish Turkish

efsane durumuna gelmek

EFSANELEŞTİRİLMEK : Turkish Turkish

efsane niteliği kazandırılmak

EFSANELEŞTİRMEK : Turkish Turkish

efsane durumuna getirmek

EFSANEVİ : Turkish Turkish

söylence özelliği taşıyan, söylencesel

EFSANEVİ : Turkish Turkish

efsanelerde geçen, kendisi için efsaneler düzülen ya da efsaneyi andırır nitelikte olan (kimse, hayvan, yer)

EFSUN : Turkish Turkish

üyü, afsun, °sihir

EFSUNKÂR : Turkish Turkish

üyülü, sihirli

EFSUNLAMAK : Turkish Turkish

üyülemek, afsunlamak

EFSUNLU : Turkish Turkish

üyülü, afsunlu

EFTEN PÜFTEN : Turkish Turkish

aştan savma yapılmış, dayanık-sız, çürük, değersiz (şey)

EĞDİRMEK : Turkish Turkish

eğik duruma getirmek

EGE : Turkish Turkish

ir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışından sorumlu kimse, °veli