Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
ENGEL : Turkish Turkish

eylemin nesnel, ruhsal ya da toplumsal açıdan kısıtlanması

ENGEL ÇIKARMAK : Turkish Turkish

ir işin yapılmasını zorlaştırmak

ENGEL OLMAK : Turkish Turkish

önlemek, geciktirmek

ENGEL SINAVI : Turkish Turkish

yönetmeliklerde belirtilen özürleri nedeniyle herhangi bir sınava zamanında giremeyen öğrenciler için açılan sınav

ENGELLEME : Turkish Turkish

engellemek eylemi

ENGELLEME : Turkish Turkish

ıstek, gereksinme ya da bir davranışın belli bir sonuca ulaşmasının önlenmesi

ENGELLEME : Turkish Turkish

(siyasal kuruluşlar vb. de) tartışma yöntemlerinin tüm olanaklarından yarar- lanılarak yasaların tartışılmasını ve oylanmasını düzenli bir biçimde önlemek, geciktirmek amacıyla yapılan girişimler, °obstrüksiyon

ENGELLEMECİLİK : Turkish Turkish

siyasal bir mecliste çalışmaları sistemli olarak aksatma

ENGELLEMEK : Turkish Turkish

ir şeyin gerçekleşmesini önlemek, °mani olmak

ENGELLEMEK : Turkish Turkish

güreşte hasmı çaprazda sürerken düşürmek için ayağına basmak ya da topuğuna ayak takmak

ENGELLENİŞ : Turkish Turkish

engelleme eylemi ya da biçimi

ENGELLENMEK : Turkish Turkish

engel olunmak

ENGELLETMEK : Turkish Turkish

engellemek eylemi yapılmak

ENGELLEYİCİ : Turkish Turkish

ir şeyin gerçekleşmesine engel olan

ENGELLEYİŞ : Turkish Turkish

engellemek eylemi ya da biçimi

ENGELLİ : Turkish Turkish

engeli olan, mânialı

ENGELLİ : Turkish Turkish

özürlü

ENGELLİ KOŞU : Turkish Turkish

elirli aralıklarla konmuş, değişik yükseklikteki on çitli engelin üzerinden aşılarak sürdürülen koşu

ENGELSİZ : Turkish Turkish

engeli olmayan, mâniasız

ENGEREK : Turkish Turkish

engerekgillerden, başı üç köşeli, rengi kara ya da karaya yakın, taşlık ve güneşli yerlerde yaşayan, zehirli bir yılan (vipera aspis)

ENGEREKGİLLER : Turkish Turkish

örneği engerek olan zehirli yılanlar familyası

ENGEREKOTU, -NU : Turkish Turkish

hodangillerden, türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, yaprakları sert tüylü bir ot (echium vulgare)

ENGİN : Turkish Turkish

ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, °vâsi

ENGİN : Turkish Turkish

(soyut şey için) uçsuz bucaksız, çok geniş

ENGİN : Turkish Turkish

denizin kıyıdan çok uzaklarda bulunan geniş bölümü; açık deniz