Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
FAHRİYE : Turkish Turkish

divan edebiyatında ozanların kendi sanatından, özelliklerinden övünerek söz ettikleri kaside bölümü

FAHUR : Turkish Turkish

çok övünen, çok böbürlenen, övüngen

FAİK, -KI : Turkish Turkish

üstün, yüksek

FAİKIYET, -Tİ : Turkish Turkish

üstünlük, yükseklik

FAİL : Turkish Turkish

eden, yapan, işleyen

FAİL : Turkish Turkish

hukuksal sonuç doğuran bir suç işleyen kimse

FAİLİ MEÇHUL : Turkish Turkish

kimin yaptığı bilinmeyen

FAİLİ MUHTAR : Turkish Turkish

istediğini yapmakta özgür, başına buyruk

FAİZ : Turkish Turkish

ışletilmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kâr, ürem, işlenti, °nema

FAİZ : Turkish Turkish

anamalcı ekonomide, artık değerin değişikliğe uğramış biçimi olarak paranın fiyatı, kiralanan paranın kira bedeli

FAİZCİ : Turkish Turkish

faizle para veren kimse, tefeci

FAİZCİLİK : Turkish Turkish

faizcinin işi, tefecilik

FAİZE VERMEK : Turkish Turkish

(parayı) faizle ödünç vermek

FAİZLİ : Turkish Turkish

faizi olan, faizle işlem gören

FAİZSİZ : Turkish Turkish

faizi olmayan

FAK, -KI : Turkish Turkish

tuzak, kapan

FAKA BASMAK : Turkish Turkish

aldatılmak, tuzağa düşmek

FAKA BASTIRMAK : Turkish Turkish

aldatmak, tuzağa düşürmek

FAKAT, -TI : Turkish Turkish

yalnız, ancak, ama, °lakin

FAKFON : Turkish Turkish

akır, nikel ve çinkodan oluşan gümüş görünüşünde bir alaşım

FAKİH : Turkish Turkish

fıkıh bilgini

FAKİR : Turkish Turkish

geçimini güçlükle sağlayan, ihtiyaç içindeki kimse, yoksul, °fukara

FAKİR : Turkish Turkish

maddi olanakları kısıtlı (aile, mahalle, ülke vb.), yoksul

FAKİR : Turkish Turkish

acıma duyulan kimse, zavallı

FAKİR : Turkish Turkish

(nesneler için) olması gerekenden az