English To Turkish
INVADE : English Turkish Redhouse
in.vadeînveyd' fiil
saldırmak, hücum etmek.
istila etmek
INVADER : English Turkish Redhouse
in.vaderisim istilacı
INVALID : English Turkish Redhouse
in.val.idînväl'îd sıfat geçersiz, hükümsüz
INVALIDATE : English Turkish Redhouse
in.val.i.dateînväl'ıdeyt fiil geçersizleştirmek, hükümsüz kılmak
INVALUABLE : English Turkish Redhouse
in.val.u.a.bleînväl'yuwıbıl sıfat çok değerli, paha biçilmez
INVARIABLE : English Turkish Redhouse
in.var.i.a.bleînver'iyıbıl sıfat değişmeyen, değişmez, sabit kalan
INVARIABLY : English Turkish Redhouse
invariablyzarf
değişmeyerek.
aynı şekilde.
her zaman
INVASION : English Turkish Redhouse
in.va.sionînvey'qın isim istila, saldırı, akın
INVECTIVE : English Turkish Redhouse
in.vec.tiveînvek'tîv isim ağır hakaret, sövüp sayma, küfür
INVEIGH : English Turkish Redhouse
in.veighînvey' fiil against
i şiddetle eleştirmek;
i paylamak
INVENT : English Turkish Redhouse
in.ventînvent' fiil
icat etmek, yaratmak.
uydurmak
INVENTION : English Turkish Redhouse
in.ven.tionînven'şın isim buluş, icat
INVENTIVE : English Turkish Redhouse
in.ven.tivesıfat yaratıcı
INVENTOR : English Turkish Redhouse
in.ven.torisim icat eden, yaratıcı
INVENTORY : English Turkish Redhouse
in.ven.to.ryîn'vıntori isim
envanter.
deftere kayıtlı eşya, demirbaş
INVERSE : English Turkish Redhouse
in.verseînvırs', în'vırs sıfat ters, aksi. isim, matematik ters sonuç
INVERSION : English Turkish Redhouse
in.ver.sionînvır'qın isim
ters dönme, altüst olma.
tersine dönmüş şey.
ters çevirme
INVERT : English Turkish Redhouse
in.vertînvırt' fiil
tersine çevirmek, tersyüz etmek.
sırasını değiştirmek
INVERTEBRATE : English Turkish Redhouse
in.ver.te.brateînvır'tıbreyt, învır'tıbrît sıfat omurgasız. isim omurgasız hayvan
INVERTED : English Turkish Redhouse
in.vert.edînvırt'îd sıfat tersine çevrilmiş, ters
INVERTED COMMA : English Turkish Redhouse
dilbilgisitırnak işareti
INVERTED COMMAS : English Turkish Redhouse
İngiliz İngilizcesitırnak işaretleri
INVEST : English Turkish Redhouse
in.vestînvest' fiil
in
e (para) yatırmak.
in (bir proje için) (para, emek, zaman) harcamak.
with (bir makama) getirmek.
with (sorumluluk, yetki v.b.'ni) vermek.
(with) (belirli bir) hava vermek: His voice invests what he says with authority. Sesi söylediklerine otoriter bir hava veriyor.
askeri kuşatmak, muhasara etmek
INVESTIGATE : English Turkish Redhouse
in.ves.ti.gateînves'tıgeyt fiil
hakkında tahkikat/soruşturma yapmak: The detective was investigating the murder. Dedektif cinayet hakkında tahkikat yapıyordu.
araştırmak, incelemek: They were investigating the problem. Problemi araştırıyorlardı
INVESTIGATION : English Turkish Redhouse
in.ves.ti.ga.tionisim
tahkikat, soruşturma.
araştırma, inceleme
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani