Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BLEACHER : English Turkish

n. çamaşır suyu, açık tribün

BLEACHERITE : English Turkish

n. açık tribün izleyicisi, bir spor karşılaşmasında açık tribünde oturan izleyici

BLEACHERS : English Turkish

n. açık tribün

BLEACHING : English Turkish

n. ağartma

BLEACHING AGENT : English Turkish

n. beyazlatma maddesi, ağartma malzemesi, kumaşları veya başkaca malzemeleri beyazlatmak veya renksizleştirmek için kullanılan bileşim (çamaşır suyu gibi)

BLEACHING POWDER : English Turkish

eyazlatma tozu, ağartma tozu, kumaşları veya başkaca malzemeleri beyazlatmak veya renksizleştirmek için kullanılan toz

BLEAK : English Turkish

n. inci balığı, tatlısu sardalyası

BLEAK : English Turkish

adj. soğuk, rüzgâr alan, rüzgârlı; çıplak; umutsuz, kasvetli, üzgün

BLEAKISH : English Turkish

adj. açık, meydanda, örtüsüz, korunmasız, çıplak; bunaltıcı, içi karartıcı, üzüntü verici

BLEAKLY : English Turkish

adv. bunaltıcı bir şekilde, içi karartıcı bir şekilde, üzüntü verici bir şekilde, hüzün verici bir şekilde

BLEAKNESS : English Turkish

n. soğukluk; çıplaklık; umutsuzluk

BLEAR : English Turkish

adj. donuk, sulanmış (göz)

BLEAR : English Turkish

v. sulandırmak (göz), yaşartmak (göz)

BLEAR EYED : English Turkish

adj. mahmur, uykulu

BLEAR THE EYES : English Turkish

gözleri kamaştırmak, gözler, sulandırmak, kandırmak, aldatmak; empoze etmek, zorla kabul ettirmek, hile ile kabul ettirmek

BLEARY : English Turkish

adj. sulanmış (göz)

BLEARY EYES : English Turkish

mahmur gözler, sulanmış gözler, bulanık gözler, çapaklanmış gözler, açık bir şekilde göremeyen gözler

BLEARY-EYED : English Turkish

mahmur gözlü, sulanmış gözlü, bulanık gözlü, bulanık gören, çapaklanmış gözlü, açık bir şekilde göremeyen

BLEAT : English Turkish

n. meleme

BLEAT : English Turkish

v. melemek; cılız bir sesle konuşmak

BLEATING : English Turkish

n. meleme

BLEB : English Turkish

n. kabarcık, sivilce, çıban

BLEED : English Turkish

v. kanamak; kan ağlamak; kan kaybetmek, kan almak, kanını emmek, para sızdırmak, boşaltmak (sıvı, gaz), akmak (boyası)

BLEED A PERSON WHITE : English Turkish

irini soyup soğana çevirmek, bir kimsenin tüm kaynaklarını (enerji, para vs) tüketmek, birinin kanını emmek

BLEED SMB : English Turkish

v. para sızdırmak