Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DOUBLE-BLIND STUDY : English Turkish

çift kör inceleme, iki taraflı bilinmeyeni olan inceleme, ne organizatörlerin ne de katılımcıların kimin test veya kontrol grubuna ait olduğunu bilmedikleri klinik çalışma (Tıp, Psikoloji)

DOUBLE-CHECKED : English Turkish

çifte kontrol edilmiş, iki defa denetlenmiş veya kontrol edilmiş, ikinci bir defa göz atılmış

DOUBLE-CLICK : English Turkish

v. çift tıklamak,(Bilgisayar) bilgisayar faresini belirli bir yere taşımak ve burada art arda hızlıca iki defa farenin düğmesine bastırmak

DOUBLE-CROSS : English Turkish

kandırmak, aldatmak, dolandırmak, hile yapmak; ihanet etmek, sadakatsizlik etmek

DOUBLE-DEALING : English Turkish

kandırma, aldatma, hile, sahtekârlık

DOUBLE-DECKER : English Turkish

adj. çift katlı, iki katı olan (otobüs gemi yatak vs)

DOUBLE-DOUBLE : English Turkish

n. çift kremalı ve çift şekerli kahve (Kanada Argosu); iki tane çift kişilik yatağı olan otel odası

DOUBLE-EDGED : English Turkish

adj. iki ağızlı, iki kenarlı, iki bıçaklı, iki bıçağı veya kesen iki tarafı olan (kılıçlarda vs); iki taraflı çalışan, iki taraflı faaliyet gösteren, iki amacı veya etkisi olan; iki şekilde yorumlanabilir, çift yönlü yorumlanabilir

DOUBLE-EDGED SWORD : English Turkish

n. iki ağızlı kılıç, iki taraflı kılıç, iki bıçaklı kılıç; ne karar alınırsa alınsın veya ne yapılırsa yapılsın olumsuz sonuç verecek durum, iki ucu pis değnek; hem olumlu hem de olumsuz anlamı olan ifade

DOUBLE-FACE : English Turkish

n. iki yüzlülük etmek, riyakârlık etmek, üçkâğıtçılık yapmak, aldatmak, kandırmak, dolandırmak; ihanet etmek, sadakatsizlik etmek

DOUBLE-HARNESS : English Turkish

n. çift koşumlu, çift atlı araba; yakın arkadaşlık; iyi ekip işi, iyi çalışma

DOUBLE-LAYER SUPERTWIST NEMATIC : English Turkish

n. Çift Katlı Süperbüküm Nematik, pasif-matris LCD ekranlarında görünüm ve parlaklığı geliştiren teknoloji, DSTN (Bilgisayar)

DOUBLE-PARK : English Turkish

v. arabayı yolun ortasına park etmek, daha önceden park edilmiş bir aracın yanına illegal bir şekilde araç park etmek (diğer aracın çıkışını ve trafiğin akışını aksatacak şekilde)

DOUBLE-QUICK : English Turkish

adv. hızlıca, çabucak, çarçabuk, aceleyle, rüzgâr gibi

DOUBLE-TALK : English Turkish

n. yuvarlak konuşma, laf salatası, söylendiklerinden farklı anlama gelen sözler, bilerek kullanılan belirsiz dil; riyakârlık, ikiyüzlülük, içten olmama durumu; hızlı ve mantıksız konuşma, saçmalama, abuk sabuk konuşma

DOUBLECLICK : English Turkish

v. çift tıklamak, bilgisayar faresinin düğmesine sırayla iki defa bastırmak

DOUBLECROSS : English Turkish

v. aldatmak, kandırmak, kazık atmak, bir sözü birini tutmamak; ihanet etmek

DOUBLECROSSER : English Turkish

n. aldatan kimse, kandıran, kazık atan, bir sözü birini tutmayan; ihanet eden

DOUBLED : English Turkish

adj. ikiye katlanmış; ikili, çiftli; iki parçadan oluşan, çift parçadan oluşan; kopyalanmış, çifti çıkarılmış

DOUBLED UP WITH LAUGHTER : English Turkish

gülmekten yerlere yattı, gülmekten kendinden geçti, kendini kontrol edemeden güldü

DOUBLEGANGER : English Turkish

n. yaşayan bir kimsenin ruhu, kötü ikiz, tıpatıp aynı, bir kimsenin birebir aynısı (Almanca)

DOUBLEHEADER : English Turkish

n. çift lokomotifli katar; üst üste yapılan iki karşılaşma

DOUBLENESS : English Turkish

n. çiftelik, çift anlamlılık; iki yüzlülük; içtensizlik, samimiyetsizlik

DOUBLER : English Turkish

n. çiftleyen kimse veya şey, iki ile çarpan kimse veya şey, iki misline çıkaran kimse veya şey

DOUBLES : English Turkish

n. çiftler