English
ELUTRIATE : English Turkish
v. yıkayıp ayırmak
ELUTRIATION : English Turkish
n. yıkayarak ayırma, su ile durulama, su ile saflaştırma, durulama
ELUVIUM : English Turkish
n. elüvyon, kaya aşınmaları molozu, yıkama artığı molozu (Jeoloji)
ELVEN : English Turkish
n. Elven, J.R.R. Tolkien'in Orta Dünyası'nda konuşulan Elf dili
ELVER : English Turkish
n. yılanbalığı yavrusu
ELVES : English Turkish
n. cinler, bereket getirmiş olan ölülerin ruhları (çoğunlukla Cermen ve Norse kültürlerinde)
ELVIRA : English Turkish
n. Elvira, kadın ismi
ELVIS : English Turkish
n. Elvis, Elvis Presley (
1977), "Kral", ünlü ABD rock and roll şarkıcısı ve sinema oyuncusu; erkek ismi
ELVIS PRESLEY : English Turkish
n. Elvis Presley, (
1977) "Kral", ünlü ABD rock and roll şarkıcısı ve sinema oyuncusu
ELVIS YEAR : English Turkish
n. Elvis yılı, birinin ya da bir şeyin popülerliğinin en yüksek noktasında ulaştığı yıl
ELVISH : English Turkish
adj. cin gibi, yaramaz
ELYAKIM : English Turkish
n. Elyakim, erkek ismi (İbranice)
ELYSIAN : English Turkish
adj. cennet gibi, ilahi, cennete ait
ELYSIAN : English Turkish
adj. mutlu, neşeli, çok sevinçli; cennete ait, cennet gibi, cennete özgü (Yunan Mitolojisi)
ELYSIAN FIELDS : English Turkish
ilahi yerler, (Yunan Mitolojisi) cennet, kutsanmışların öldükten sonra gittiklerine inanılan yer
ELYSIUM : English Turkish
n. cennet, cennet gibi yer
ELYTRON : English Turkish
n. üst kanat, kınkanat, böceklerin ve bazı haşerelerin deri benzeri üst kanatları, düz bir hat şeklinde birleşen ve hareketsizken arka kantlara koruma sağlayan (Biyoloji)
ELZEVIR : English Turkish
n. ince ve kısa çıkıntılar şeklindeki baskı tarzı
EM : English Turkish
n. katrat (baskı aralığı)
EM : English Turkish
adj. "electromagnetic (elektromanyetik)", elektromanyetik, elektromanyetizm ile ilgili, elektrik akımıyla üretilen manyetizm ile ilgili
EM : English Turkish
n. pika, 1/6 inçlik matbaa ölçü birimi; 12 puntoluk harf
EM DASH : English Turkish
n. (Matbaacılık) uzun tire
EM QUADRAT : English Turkish
n. büyük katrat
EMACIATE : English Turkish
v. zayıflatmak, bir deri bir kemik yapmak; verimsizleştirmek
EMACIATED : English Turkish
adj. zayıflamış, bir deri bir kemik, kıraç, verimsiz
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani