Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FARSEEING : English Turkish

adj. sağduyulu, ileriyi gören

FARSI : English Turkish

n. Fars, İran'ın yerlisi ya da vatandaşı (ayrıca acem)

FARSI : English Turkish

n. Farsça, İran'da konuşulan acem dili, İran diline özgü bir isim

FARSIGHTED : English Turkish

adj. sağduyulu, ileriyi gören, hipermetrop

FARSIGHTEDNESS : English Turkish

n. hipermetropluk, sağgörü, sağduyu, ileriyi görebilme

FART : English Turkish

n. osuruk, yellenme

FART : English Turkish

v. osurmak, gaz yapmak

FART AROUND : English Turkish

v. sersem sersem dolaşmak, aptalca davranmak

FARTER : English Turkish

n. (Argo) ossuran kimse

FARTHER : English Turkish

adj. daha uzak, uzaktaki, ötedeki, ilerdeki, ileriki, ilave edilen

FARTHER : English Turkish

adv. daha uzakta, diğer, daha uzağa, ileriye, öteye, bundan başka, ayrıca, ilaveten

FARTHERMOST : English Turkish

adj. en uzak, en uç, en uzaktaki, en ötedeki

FARTHEST : English Turkish

adj. en uzak, en uç, en uzaktaki, en ötedeki

FARTHEST : English Turkish

adv. en ileriye, en uzağa, en uzakta

FARTHING : English Turkish

n. çeyrek peni, metelik, azıcık şey

FARTHINGALE : English Turkish

n. çemberli iç etek

FARTING : English Turkish

n. (Argo) ossurma, anüsten gaz salınımı refleksi

FAS : English Turkish

gemi bordasında teslim, teklif edilen fiyat gemiye yükleme ücreti dahil olmayan, gemiye ait ücretsiz teslimatı kapsar

FASCES : English Turkish

n. değnekler demeti, hakimiyet simgesi

FASCIA : English Turkish

n. bağ, kemer, şerit, sargı, bağdoku, bant

FASCIAL : English Turkish

adj. bir banta benzeyen, bir şerite benzeyen; bir bandaja ilişkin

FASCIATED : English Turkish

adj. birleşmiş, çizgili

FASCIATION : English Turkish

n. bandajlama, sarma, ciltleme, bağlama

FASCICLE : English Turkish

n. demet, salkım, fasikül, evrak destesi

FASCICLED : English Turkish

adj. paketlenmiş, sarılmış, ciltlenmiş