Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FORECLOSURE SALE : English Turkish

icra satışı, haczedilmiş malların satışı, haciz neticesinde yeniden sahip bulan malların satışı

FORECONSCIOUS : English Turkish

n. bilinç altı, bilinç ötesi, preconscious, mevcut hafıza veya bilinçten daha derinlerde bulunan akıl/zihin bölümü (Pisikoloji)

FORECOURT : English Turkish

n. avlu

FOREDECK : English Turkish

n. ön güverte, geminin önünün yakınında bulunan güverte

FOREDOOM : English Turkish

v. başarısız olacağı belli olmak

FOREDOOMED : English Turkish

adj. başarısızlığa mahkum

FOREFATHER : English Turkish

n. ata, ced

FOREFEEL : English Turkish

v. önceden hissetmek; önceden algılamak; içine doğmak, önseziye sahip olmak

FOREFINGER : English Turkish

n. işaret parmağı

FOREFOOT : English Turkish

n. önayak

FOREFRONT : English Turkish

n. ön taraf, ön plan, ön saf

FOREGATHER : English Turkish

v. bir araya gelmek, beraber bir araya toplanmak; toplanmak, karşılaşmak, toplantı yapmak

FOREGIFT : English Turkish

n. ön ödeme, peşinat, avans

FOREGLIMPSE : English Turkish

n. geleceğin mızrağı

FOREGO : English Turkish

v. önceden gitmek, önce gelmek, vazgeçmek, bırakmak

FOREGOER : English Turkish

n. önce gelen şey veya kimse, önde olan veya önce giden şey veya kimse

FOREGOING : English Turkish

adj. önceki, yukarıdaki

FOREGONE : English Turkish

adj. geçmiş, daha önce olmuş; önceden belirlenmiş, önceden kararlaştırılmış

FOREGONE CONCLUSION : English Turkish

elli sonuç, kaçınılmaz sonuç

FOREGROUND : English Turkish

n. ön plan

FOREGROUND PROGRAM : English Turkish

yüksek öncelikli plan veya proje

FOREGROUND TASK : English Turkish

ir kullanıcının odaklandığı aktif pencerede bulunan görev

FOREGUT : English Turkish

n. üst sindirim sistemi (Anatomi)

FOREHAND : English Turkish

n. sağ vuruş, atın boynu ve omuzları

FOREHANDED : English Turkish

adj. dışa bakan avuç içi ile vurulan (Tenis); tutumlu, kanaatkar, ihtiyatlı, tedbirli; hali vakti yerinde, varlıklı, başarılı, zengin