English
FRONTIER GUARD : English Turkish
sınır koruması, bir sınırda devriye gezen korumalar grubu (askeri veya diğer)
FRONTIER GUARD NET : English Turkish
sınır koruma ağı, hudut koruma ağı, sınır veya hudut boyunca görev yapan kuvvet tarafından yönetilen iletişim sistemi
FRONTIERSMAN : English Turkish
n. sınır sakini, sınırda yaşayan kimse
FRONTIERSWOMAN : English Turkish
n. sınırda oturan kadın, hudutta yaşayan kadın
FRONTISPIECE : English Turkish
n. kitabın başındaki resimli sayfa, cephe, yüz
FRONTLESS : English Turkish
adj. önü olmayan, yüzü olmayan; yüzsüz (Eski kullanım)
FRONTLET : English Turkish
n. alın (hayvan), alın bağı
FRONTLINE : English Turkish
n. cephe hattı, iki farklı pozisyon arasındaki sınır (savaşta, politikada, vs.); (Futbol) bir takımın çizgi hakemi (Spor) ön taraf en uzak yerde oynayan oyuncular
FRONTMOST : English Turkish
adj. öndeki, en ön, ön tarafta en uzakta bulunan, ileride en başta bulunan
FRONTO : English Turkish
pref. cephe bölgesi ile ilgili, cephe bölgesine ait (Meteoroloji)
FRONTOGENESIS : English Turkish
n. frontojenez, cephe oluşumu, iki hava kitlesinin bir araya gelmesi (Meteoroloji)
FRONTON : English Turkish
n. fronton, jai-alai oyunun oynandığı oyun alanı
FRONTOPARIETAL : English Turkish
adj. frontoparyetal, frontal ve parietal kemikler ile ilgili (Anatomi)
FRONTPAGE : English Turkish
n. Frontpage, İnternet sayfaları yaratmak için kullanılan program (Microsoft Şirketi tarafından yaratılan)
FRONTRUNNER : English Turkish
n. önde giden, lider, bir yarışmada önde giden kimse
FRONTRUNNER IN THE ELECTIONS : English Turkish
seçimlerde önde giden kimse, seçim yarışının lideri olan aday
FRONTSIDE : English Turkish
adj. ön taraf, önde bulunan, ileriye doğru bakan tarafta bulunan
FRONTSIDE BUS : English Turkish
ön veri yolu, (Bilgisayar) mikroişlemcide bulunan merkezi işlem birimini (CPU) ana bellekle (RAM) birleştiren veri yolu
FRONTWARD : English Turkish
adj. ileri, öne; öne doğru; ilerlemiş
FRONTWARD : English Turkish
adv. ileriye doğru, öne doğru; ileri yöne veya öne doğru; cepheye doğru
FRONTWARDS : English Turkish
adv. ileriye doğru, öne doğru; ileri yöne veya öne doğru; cepheye doğru
FRONTWAYS : English Turkish
adv. ileriye doğru, öne doğru; ileri yöne veya öne doğru; cepheye doğru
FRONTWISE : English Turkish
adv. ileriye doğru, öne doğru; ileri yöne veya öne doğru; cepheye doğru
FROSH : English Turkish
n. birinci sınıf öğrencisi (kolej)
FROST : English Turkish
n. don, ayaz, kırağı, soğukluk, soğuk davranış, başarısızlık, hayal kırıklığı, fiyasko
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani