Multilingual Turkish Dictionary

English

English
GRIND ONE'S TEETH : English Turkish

dişlerini gıcırdatmak

GRIND OUT : English Turkish

yazmak, kaleme almak, çalmak, zorla yaptırmak, çektirmek, eziyet etmek

GRINDELIA : English Turkish

n. grindelia, bir çalı türü

GRINDER : English Turkish

n. öğütücü, değirmen, bileyici, taşlama tezgâhı, zımpara tezgâhı, kıyma makinesi, azıdiş

GRINDERY : English Turkish

n. bileyici dükkanı, sivri keskin kenarı olan aletler bileme atölyesi; ayakkabı veya deri işi yapan kimseye ait olan malzemeler ve aletler; söz konusu aletlerin ve donatımın satıldığı dükkan

GRINDING : English Turkish

n. öğütme, ezme, bileme, gıcırdama

GRINDING : English Turkish

adj. öğüten, ezen, öğütme, bileme

GRINDING FRUSTRATION : English Turkish

sona ermeyen düş kırıklığı, sona ermeyen hüsran

GRINDING MACHINE : English Turkish

ileme makinesi, bıçak ağzı keskinleştirme makinesi

GRINDING OF TEETH : English Turkish

dişlerini gıcırdatma, dişlerini birbirine sürterek sert ses çıkarma; kızgınlık

GRINDING STONE : English Turkish

ileği taşı, bıçak ağzı keskinleştirmek için kullanılan taş

GRINDING WORK : English Turkish

n. yorucu iş, eziyet

GRINDINGLY : English Turkish

adv. ezici bir şekilde, baskıcı bir şekilde; gıcırdama sesi ile

GRINDSTONE : English Turkish

n. değirmentaşı, bileği taşı, zımpara taşı

GRINGO : English Turkish

n. yabancı, amerikalı, İngiliz

GRINNED FOOLISHLY : English Turkish

aptalca sırıttı, salak veya aptal bir şekilde gülümsedi

GRINNER : English Turkish

n. sırıtkan kimse, sırıtan kimse, gülümseyen kimse

GRINNING : English Turkish

n. sırıtma

GRINNING DUCKING AND RUNNING : English Turkish

sırıtmak sinmek ve kaçmak, gülümsemek çömelmek ve tüymek

GRINNING DUCKING AND RUNNING VERY VERY FAST : English Turkish

çok çok hızlı bir şekilde sırıtmak sinmek ve kaçmak, çok çok hızlı bir şekilde gülümsemek çömelmek ve tüymek

GRINNINGLY : English Turkish

adv. sırıtarak, gülümseyerek; geniş sırıtma ile

GRIP : English Turkish

n. sıkı tutma, kavrama, anlama, idrak, etkileme, hakim olma, el bagajı, toka, sap, kulp, set işçisi

GRIP : English Turkish

v. tutmak, yakalamak, kavramak, etkilemek, çekmek, anlamak, idrak etmek, sıkmak, sıkıştırmak, etkilenmek

GRIP BRAKE : English Turkish

n. el freni

GRIPE : English Turkish

n. sızlanma, yakınma, mızmızlanma