Germany To Turkish
UNGETÜM : German Turkish
n l. bi(;imsiz mahluk; canavar, dev
fig. kocaman sey
UNGEWANDT : German Turkish
eceriksiz, hantal, hoyrat, kaba, yaban?
UNGEWASCHEN : German Turkish
l. yikanmamis, kirli
flg. küstah; sein
es Maul aufreißen V agzini yaymak
UNGEWIß : German Turkish
l. (P.) emin olmayan
(S.) belli olmayan; belir-siz, süpheli;y-n im
en lassen b-ni aydinlatmamak; b-ne bs hakkinda kesin bilgi vermemek
UNGEWOHNT : German Turkish
alis(il)mamiş;
er Ausdruck yakasi acilmadik tabir
UNGEWOLLT : German Turkish
irade disi; iradesiz, gayri ihtiyarl, istemsiz; ^ zusehen gözü kaymak
UNGEWÖHNLICH : German Turkish
l. mutat hiläfina; mutadln fevkinde
(stärker): fevkaläde. olaganüstü, harikuläde, müstesna; hatin sayilir
(eigenartig) aykırı, garip
UNGEZIEFER : German Turkish
n hasarat, ufaklik; von ^ nur so wimmelnd (Ort) hasarat kumkumasi
UNGEZIEMEND : German Turkish
yakisik almaz
UNGEZOGEN : German Turkish
l. terbiyesiz, arsiz, yaramaz, edepsiz, sergil
(frech) küstah; eli bayrakli; simank, hasan
(Gewehrlauf) yivsiz; sich ~ benehmen terbiyesizlik (simanklik, yaramazilk) etm.;
er Bengel F ayakli canavar; wer
e Antworten gibt (b-de) dil bir kans
UNGEZWUNGEN : German Turkish
l. (vertraut) icii disli; yagli balli; siki fik»
(natürlich) tabit; sahte tavirli olmayan
(frei) tekHfsiz, serbest, läubali, babacan
UNGEZÄHLT : German Turkish
l. sayilmamis
hadsiz hesapsiz; sayisiz
UNGEZÄHMT : German Turkish
ehliles(tiril)memis, vahst, gayri munis, basibos
UNGEZÄHNT : German Turkish
l. (Briefmarke) dantelsiz
(zahnlos) dissiz
UNGEZÜGELT : German Turkish
gern vurulmamis; dizginsiz (a. fig.)
UNGEÜBT : German Turkish
alistinimamis, acemi
UNGIFTIG : German Turkish
(Pilz, Schlange usw.) zehirli olmayan
UNGLAUBE : German Turkish
(n) m l. rel. imansizlik. dinsizlik
inanmazilk, itikatsizlik, käfirlik ^haft s. unglaubwürdig
UNGLAUBLLCH : German Turkish
l. inanilmaz; akil almaz; hatir ve hayale gel-medik; kaleme gelmez; dille anlatilamaz; gör(ül)medik; misli menendi yok
(Ausruf) (yOk sey l E-e ganz
e Hitze! öyle bir sicak oldu ki sormayini Das ist doch ganz ^f Alay etmel Ich habe mich ^ gefreut, öyle sevindim ki deme gitsin. Er ist ^fleißig, öyle caliskan ki\\j-m ganz ^ vorkommen bs saka gibi gelmek; ~ geizig mübala^a ile hasis; So ein
er Menscht Olur adam de^ill ^, was er mir alles aufgehalst hat! Basima olmadik isler cikardil
würdig l. (P.) sayam itimat olmayan; güvenilmez
(S.) inanilacak sey degil
UNGLEICH : German Turkish
l. gayri müsavi; esit olmayan; esitsiz
(verschieden) farkli, muhtelif
(unähnlich) benzemeyen, nispet-siz
(uneben) duz olmayan
(unharmonisch) denksiz; (Adv.) nispet kabul etmeyecek derecede; ^ größer cok daha büyük
artig farkh, mütenevvi, heterogen; gayri mütecanis, ayncinsten
Tönnig l. esit olmayan
(unregelmäßig) gayri muntazam
(asymmetrisch) simetri-siz, bakisimsiz, gayri mütenazir;
e Bewegung phys. dessen devim; mütehavvil hareket ^helt / l. esitsizlik, müsavatsizlik
(Unregelmäßigkeit) intizamsizlik
(Asymmetrie) bakisimsizlik
(ungleiches Verhältnis) nispetsizlik
mäßig l. intizamsiz, nispetsiz, gayri müte-nasip
(unsymmetrisch) simetrik olmayan
seifig geom. cesitkenar, muhtelifüladia
UNGLIMPF : German Turkish
m z.va. l. (Schaden) zarar, ziyan
(Schande) yüzkarasi. zillet
(Kränkung) hasinlik
(Beleidigung) tahkir, hakaret
UNGLÄUBIG : German Turkish
imansiz. itikatsiz, dinsiz, käfir, gävnr, zindik; ein ganz
er Mensch kizil gävur;
en Blickes betrachten süpheli gözlerle bakmak; die °en pl. l. (Christen) gävurlar; ke-fere(-i fecere)
(Mohammedaner) Müslimler, Müslüman-lar
UNGLÜCK : German Turkish
n l. talihsizlik. bahtsizlik, bedbahtlik; kara bäht, tecellisizlik
(Pech) malsans, sanssizhk; kör talih
(schweres) feläket, musibet
(Not) kara günler; sikinti
(widriges Geschick) nikbet, idbar, ugursuzluk; menhus talih
(Verderben) ucurum
(Plage) belä, afet
(Unfall) kaza
(Elend) sefalet, düskünlük; ~ und Leid über ein Land heraufbeschwören bir memleketi atese vermek; Wer sein ^ selber verschuldet hat, braucht sich nicht zu beklagen. Kendi düsen agiamaz. Spr;.So groß ist das ~ nun auch wieder nicht! (Trostworte) Ktyamet kopmadi ya! ^ bringen (über) b-nin basini ateslere yakmak; b-nin basma cadir yikmak; Früher sagte man: Am Dienstag e-e Reise antreten, bringt Unglück. Eskiden sali günü yola cikmak iyi degil derlerdi. ^ kommt meist unerwartet. Belä dur vardim demez. Spr.; Ein ^ kommt selten allein. Spr. Musibet musibeti sürükler. Spr. tnsana belä gelirse, sirt sirta gelir. Das ^ wollte es, daß
.. Beläya bak ki...; ins ^ stürzen (tr.) basini derde sokmak; basma belä ge-tirmek; feläkete sürmek; sich selbst ins ^ stürzen kendi canma susamak; in sein ^ rennen cehennemi boyiamak; von schwerem ^ betroffen yüregi yarali; afetzede; von schwerem ^ betroffen werden yüregi yanmak; yüregine ot düsmek; feläkete ugramak; vom ^ verfolgt yildizidüsük {od. düskün); Er ist aber auch wirklich vom ~ verfolgt. 0 adamin basinda ates yamyor. zu allem ^ bir de üstüne üstlük
UNVERMEIDBAR : German Turkish
;
lich l. gayri kabili ictinap; kacmilmasi mümkün olmayan; caresiz, mübrem
(vorherbestimmt mukadder, yazili; ^ machen zaruri kilmak;
e Folge zorunlu netice
UNVERMINDERT : German Turkish
hi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani