Germany
FRIEDENSSTIFTER : German Turkish
-stifter(in f) m arabulucu, arabulan
FRIEDENSSTÄRKE : German Turkish
f mil. ordunun barış kadrosu
FRIEDENSSTÖRER : German Turkish
m oyunbozan; sulhu ihläl eden: kundakçı
FRIEDENSTAUBE : German Turkish
f sulh güvercini
FRIEDENSUNTERHÄNDLER : German Turkish
m sulh delegesi
FRIEDENSVERHANDLUNGEN : German Turkish
pl. sulh müzakereleri
FRIEDENSVERMITTLER : German Turkish
s. Friedensstifter
FRIEDENSVERTRAG : German Turkish
m muahedename, suihname; sulh muahedesi; barış anlaşması
FRIEDENSZUSTAND : German Turkish
m hazar, müsalemet
FRIEDFERTIG : German Turkish
sulhperver, barıssever, barısci, uysal, uyuskan, mümtezic; yumusak basli; yavas
FRIEDHOF : German Turkish
m l. mezarlik, kabristan
(für Juden) masathk
V: bamya tarlasi; kozalak mahallesi; servialti; tahtali köy
s.bettler m iskatci, mortocu
s.wärter m mezarci
FRIEDLICH : German Turkish
l. s. friedfertig.
(ruhig) rahat, sakin, sessiz, sükünetli, kavgasi
^ schlafen misil misil uyumaki
e Absichten pl. sulhcu emeller; auf
em Wege bans yoliyle
liebend s. friedfertig,
los l. hist. (geächtet) kam heläl
(ruhelos) rahatsiz, endiseli, huzursuz
FRIEDRICH : German Turkish
n.pr. Frederik; ^ der Große Büyük Frederik;
FRIEDRICH-WILHELM : German Turkish
n.pr. Frederik-Qiyom
FRIEREN : German Turkish
l. donmak
(P.) üsümek; Ich friere, (od.) Mich friert, (od.) Es friert mich. Üsüyorum. Mich friert an den Füßen. Ayaklanm üsüyor. wie ein junger Hund (od. wie ein Schneider) ^ donmak; cok üsümek; buz kesmek
FRIES : German Turkish
m l. kivircik cuha
arch. friz, firiz, pervaz; süs kusagi
e m;
in /; ^isch
FRIGID : German Turkish
(-e) (Frau bei Geschlechtsverkehr) histen mahrum; duygusuz; buzgibi ^ität/histenmahrumluk; duygusuzluk
FRIKADELLE : German Turkish
köfte, kadmbudu
FRIKASSEE : German Turkish
n yahni
FRIKATIVA : German Turkish
;
laut m phon. sürekli sessiz; sizici sessiz
FRIKTION : German Turkish
l. phys. delk, sürtünme
med. friksivon
FRISCH : German Turkish
l. (unverbraucht) taze
(Wäsche) temiz
(kühl) serin
(neu) yeni
(grün) yesil
(Jugend-) körpe
(leuchtend) parlak
(munter) neseli, canli, civeiek
(Ei) günlük
(rüstig) dinc, diri, zinde;
e Luft schöpfen hava almak; e Farben parlak renkler; ein
es Aussehen haben sihhatli görünmek; ^ und gesund aussehend kanli canli;^ und ausgeruht basi dinc; ganz ^ l. dumani üstünde
(Gemüse) dipdiri, taptaze
(neugebacken) cice^i bur-nunda (a. m. der Forts, camuru karmnda); ^ gestrichen yeni {od. taze) boyanmis; ^ zu! Gayreti Haydi! Der Regen hat alles wieder ^ werden lassen. Ya^mur ortali§i serinletti. ° gewagt ist halb gewonnen. Spr. Cesaretle bas-lanan bir is yan yanya kazanilmis demektir. auf
er Tat ertappen cürmümeshut halinde (od. sucüstü) yakalamak 9dampf m techn. taze istim Qe f vgl. frisch
en (Metall) tasfiye etm. Qerei / tasfiyehane 21ing m
bir yasim henüz doldurmamis yabandomuzu yavrusu °stahl m tasfiye edilmis celik 2wasser n (auf Schiffen) icecek su
weg hie tereddüt etmeksizin; pervasizea
FRISEUR : German Turkish
m berber, perükär; sac modacisi; kuaför; (umherziehender) ayak berberi gewerbe n berberlik, perükärlik, kuaförlük
in / s. Friseuse,
laden m s. Frisiersalon
FRISEUSE : German Turkish
kuaföz; sac modacisi
FRISIEREN : German Turkish
l. b-nin sacim tarayip düzeltmek
fig. tevil etm.; olduğundan iyi göstermek; sich ^ (Mädchen, Frau) basini toplamak; sacini tertiplemek; kuafe etm. ~haube/ sac filesi °salon m berber (od. kuaför) salonu; perükär
dükkäni ~mantel m penyuvar ^tischchen n; ~toilette / kuaföz; aynali tuvalet ~umhang m s. ~mantel
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani