Germany
FRIST : German Turkish
l. (Zeitraum) müddet, jur.a. mehil, ecel
(Zeitpunkt vade
(Aufschub) mühlet; e-e ^ einräumen mühlet vermek; imhal etm.; e-e ^ setzen mehil vermek °entsein Leben ^ hayatini kazanmak; idameihayatetm.; nur mühsam sein Leben ~ können güc belä gecinmek 2gerecht vadesinde
gewährung / imhal –Verlängerung / mühlet temdidi
FRISUR : German Turkish
l. sac tuvaleti
(an Damenkleidern) volan
FRITTATE : German Turkish
omiet, krep, kaygana
e / cam hamuru; mine mayasi ^en intr. yapi§mak
FRITZ : German Turkish
Kurzform für Friedrich
FRITÜRE : German Turkish
l. kizgin ya§
bir nevi börek; fritür
FRIVOL : German Turkish
l. (leichtfertig) hafifmesrep, havat, hoppa
(schlüpfrig) edebe uymayan; acik sacik
(zweideutig) süpheli; tevil götürür Qität / hafifmesreplik, havailik; acik sacik sözler 9itäten pl. l. s. °ität.
ince dantela ist; frivolite
FRIZON : German Turkish
die Friesischen Inseln n.pr. Frizon adalan
ein pl.med. kabarcik hastaligi; fis-kecikler
FROH : German Turkish
l. sevincii, mesrur, memnun, neseli, sad, müsterih
sevindiren, memnun eden; ~ sein (über) bse memnun olm., sevinmek;
es Fest! Bayrammiz kutlu olsun! ^ werden insirah bulmak: sevinmek; gözü gönlü acilmak; ferahlanmak; ^ stimmen gönül (od. ic) acmak;
e Botschaft l. müjde; sevincii haber
rel. tncii; er Mut gönül ferahhgi; seines Lebens nicht mehr ^ werden hayatmin tadim artik cikaramamak;
es Gesicht sevincii bir yüz; Der arme Kerl Hat noch keine –e Stunde erlebt. Zavalli bir gün görmedi.
gemut sevincii, neseli, cesaretli
FROHLOCKEN : German Turkish
l. (jubeln) sevinc nidalan cikarmak; bsi se-vincle karsilamak
(lobpreisen) rel. övmek; methüsena etm.
(schadenfroh sein) baskasmin basindan gecene sevinmek; F: kicina kma koymak °mut m; °sinn m s. Fröhlichkeit
FROMM : German Turkish
l. dindar, diyanetli, mutekit, zahlt, abit
(grundehrlich) Müslüman adam
(strenggläubig) dini bütün; sofu
pej. kaba sofu; yobaz
(Pferd) yumusak huyiu; uysal;
e Taten verrichten hayir islemek; sevaba girmek;
e Werke pl. hayrat; die Schar der Qen l. ehli takva
F hacisi hocasi;
e Stiftungen pl. evkaf; Verwaltung f der °en Stiftungen Vakiflar tdaresi; Evkaf;
er Wunsch yerine getirilemez bir arzu
FROMMEN : German Turkish
faydali olm.; faydasi dokunmak
FRON : German Turkish
-arbeit / angarya
FRONDE : German Turkish
l. va. s. Fron.
hükümet aleyhtarlan
isyan, asilik
FRONDEUR : German Turkish
m l. hükümet aleyhtan
isyan cikaran; asi
FRONDIENST : German Turkish
m s. Fron
FRONDIEREN : German Turkish
l.kafa tutmak, karsi durmak
hükümet aley-hine calismak; isyan cikarmak
FRONEN : German Turkish
angaryada calismak
FRONLEICHNAM : German Turkish
(-s.fest n) m katoliklerde esas yortu (mukad-des ekme^in tsanin vücuduna temessül etmesi)
FRONT : German Turkish
l. ön taraf; cephe; bina cephesi
mil. cephe
pol. toplu birlik; an der ^ mil. cephede; ^ machen l. mit. seläm icin cephe almak
(gegen) bse od. b-ne kar$i vaziyet almak; hinter der ^ mil. cephe gerisinde
abschnitt m mil. cephe kesimi (kismi, bölgesi) "al cepheden
al.angriff m mil. cephe taarruzu
antrieb m (bei Auto) ön tekerlekleri calistirma sistemi Frontispiz n l. arch. sivri catmm ücgen cephesi
kitabm serlevha sayfasi karsisindaki resim Frontkämpfer m muharsp
länge/: auf der ganzen ^ bütün cephe uzunliigunca
linie / cephe hatti
FRONTON : German Turkish
m arch. s. Frontispiz Frontsoldat m cephe askeri
Wechsel m l. mil. cephe de§is- tirme
fig. aksi istikamete dönüs; e-n ^ vornehmen ßg. fikrini degistirmek
FROSCH : German Turkish
m l. zo. kurbaga 2^ (am Geigenbogen) topuk
(Feuerwerkskörper) kestanefisegi
(Spielverderber) F oyunbozan
s. geschwulst.
(Ramme) sahmerdan; Sei kein ^f F Oyunbozanlik etme! Ich habe e-n ^ im Hals. Sesim kisillyor. Du wirst noch Frösche in den Bauch kriegen! F Fazia su iciyorsun. Er bläst sich auf wie ein ^. Bübürleniyor. Farfaralik ediyor. biß m bot. kurbagaze-hiri
bißgewächse pl. bot. kurbagazehirigiller; mücehhezei maiye
geschwulst / meil. kurbagacik; dilalti
gequake n kurbaga vakvakasi gewächse pl. bot. suokugiller, riciül-vezziye
haut/hafif ve su gecmez ipekli kumas
klemme / techn. planka
laich m kurbaga yumurtasi
FROSCHLÖFFEL : German Turkish
m bot. su sinirli otu; su yildlzcicegi; kazayagi; cobandüdügü lurche pl. zo. kurba&alar, kuyruksuzlar, kurbagagiller, dafdaiye
mann m (Taucher) balik (od. kurbaga) adam
Perspektive/: et. aus der ^ betrachten igne deliginden Hindistani seyretmek
FROST : German Turkish
m l. don; siddetli so^uk
(Kältegefühl) soj^uktan titreme; Es wird wohl ^ geben. Don olacak gibi görünü-yor.
aufbrüche pl. soka^i orten asfaltin don tesiriyle catlamasi 2beständlg dona dayanikli •beule / so^uk sis-kinligi (od. isirmasi)
FROSTEN : German Turkish
dondurarak konserve etm.
Ig l. soguk, buzlu
fig. soguk neva(-le); nadan, nobran ^salbe/soguk isirmasina karsi kullanilan merhem ^schaden m don yanmasi ^schutzmittel n techn. antifriz ^wette^ n don havasi; ayaz
FROTTIEREN : German Turkish
ovmak; masaj yapmak; keselemek; sich ~ kese sürünmek 9handschuh m kese 9tuch n ovma (od. masaj) haviusu
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani