Germany
GRIND : German Turkish
m l. (Wundschorf) yara kabugu
(Krankheit) kel hastaligi; uyuz, suluk
V bas, kafa 9ig; ^köpf^g kel, uyuz
köpfigkelt / kellik
wal m zo. kara balina
GRINSEN : German Turkish
(pismis kelle gibi) sintmak
GRIPPE : German Turkish
grip, enflüanza; pacavra hastahgi; salgin nezie •epidemle / grip salgim Qkrank gripe tutulmus 2ver-hütend med. antigripal l Grips m F akil, beyin; Er hat nun einmal nicht genug ^. Adamda kafa yok kil Er soll seinen ^ zusammennehmen! Aklini basma devsirsin!
GRISETTE : German Turkish
grizet; oynak isci kiz
GRISLYBÄR : German Turkish
m zo. korkunc ayi
GRIT : German Turkish
m min. degirmen tasi
GRIY –BETT : German Turkish
(-chen) n etrafi parmaklikli cocuk karyolasi
fenster n l. kafesli pencere
(vorgewölbtes) cumba kafes ^förm^g parmaklikli, kafesli
muster n (bei Stoffen) filtre
Spannung / (bei Radioröhre) griy voltaji
tor n parmaklikli kapi
zäun m tahtaperde
GROB : German Turkish
l. (großkörnig) iri taneli; kaba
(derb, plump) kaiin, kaba
(unhöflich) nezaketsiz, terbiyesiz, yolbilmez, nadan, nobran
(ungeschliffen) yontulmamis, hödük, hantal; langir lungur; dangalak; yarma (od. hamal) gibi
(Fehler) agir, fahis
(Meer, See) iri dalgali
(kunstlos; Werk) hünersiz
(hart) sert, kati, dürüst; mit et. ^ umgehen bsi tepe tepe kullanmak;
er Scherz esek (od. hamal) sakasi; ~ gearbeitet kavaf isi;
e Fahrlässigkeit agir ihmaicilik;
er Schnitzer fahi§ hata; ^ geschnitten (Tabak usw.) kaba klyimli;
er Mensch a. hamal; bayir turpu;
e Arbeit kaba is; hamallik;
es Zeug (wie Decken, Mäntel usw.) aba kebe; cul cuval;
er Ausdruck kaba söz; ^ sein (gegen) b-ne karsi kaba davranmak;
e Antworten geben pabuc kadar dili olm.; j-n ^ anfahren b-ni tersle-mek; ~ gemahlen iri cekilmis; Das Gröbste ist jetzt geschafft. (yOgu gitti, azi kaldi. Auf e-n
en Klotz gehört ein
er Keil. Spr. Dinsizin hakkmdan imansiz gelir. Spr.; Er ist aus dem Gröbsten heraus, fig. Müskülleri yendi, ayagi duze basti. mit
en Schimpfworten um sich werfen koyu küfürler savurmak; über das Gröbste hinwegkommen ara-basini (dagdan asinp) duze cikarmak 9blech n sac levha 9feHe / iri disli ege; kaba ege; raspa
gewebt cuval gibi 9heit / l. kabalik, terslik, terbiyesizlik, zarafetsizlik
(Beleidigung) hakaret; j-m
en an den Kopf werfen dösenmek (b-ne) ^ian m hödük, hoyrat; mese büken; dag ayisi; orman kiban
körnig iri taneli; kaba
GROBMASCHIG : German Turkish
iri gözlü; genis ilmikli
schlächtig l. iriyari; iri klyim; V: hirbo
at hirsizi (gibi); dangil dungul; lenduha
(Frau, Mädchen) atlar (od. daglar od. dev) anasi 2schmied m kara (od. so^uk) demirci 2schnltt m (bei Tabak) iri klyim Crog m grog (ickisi)
GROGGY : German Turkish
(Boxen) grogi
GROLL : German Turkish
m l. garaz(-kärlik), nefsaniyet, kin(-cilik)
(nicht verwundener) kuyruk acisi; rankün, hinc; ^ hegen garaz (kin, hinc) beslemek Qen l. (dröhnen) gürlemek, gümbür-demek
(P.) käs catmak; b-ne küsmek; garez beslemek (od. baglamak)
(einander) aralanndan kara kedi gecmek; küsüsmek; dem Schicksal ^ talihe (od. tecelliye) küsmek
en n l. (des Donners) gök gürlemesi
(Ärger) küskünlük 9end küskün; küs küs
GROOM : German Turkish
m at oglani; ispir, seyis
GROPPE : German Turkish
zo. tatli su barsami; dere iskorpiti
GROS : German Turkish
(I) n l. spez.mil. kismi külll (od. azam?); büyük kisim; kuvayi külliye; kuvvetlerin cogu
GROSCHEN : German Turkish
m l. Avusturya silinginin yüzdebiri; (kurus)
(in Deutschland) (Zehnpfennigstück) on feniklik madeni para
(kleine Münze) bespara, metelik, fülüs(-ü ahmer)
allg. (Geld) para; Endlich ist der ^ gefallen. F Nihayet cakti (kavradi, anladi). nicht ganz bei ^ sein F akli basinda olmamak
GROTESK : German Turkish
tuhaf, garip, gülünc, grotesk; in
er Farbzusammenstellung deli alacasi gibi °e f grotesk ^komik / paskallik ^komlke^ m paskai, palyaco
GROTTE : German Turkish
magara
n.olm m zo. magara semenderi
GROß : German Turkish
l. büyük, iri, balaban
(umfangreich) genis, väsi, vüsatli
(-gewachsen) uzunboyiu, iri gövde, iriyari, gösterisli; (korpulent) vücutlu, calüt
(ungeheuer) koca(-man), muazzam
(-artig) muhtesem, pariak, fevkaläde, mükemmel, azametli; (Haus) konak gibi
(bedeutend) mühim, önemli
(erhaben) ulu, yüce, kerim
(Hitze) yakici
(Kälte) siddetli, keskin
(Verluste) külliyetli
(Kleidungsstück) bot
(Mund) canak gibi
(Adv.) pek, cok; s.a. größt-; — und stattlich l. boyu bosu yerinde; gösterisli; sanli söhretli
(Frau) babasko (F); ^ und stark langaroz; (iri) cüsseli. iriyari; asian gibi; ^ und glänzend (Augen) fincan gibi; ~ und klein l. (P.) büyüklü kücüklü
(S.) irili ufakh; ~ und plump deve gibi; so ~ wie er selber boyuna beraber;
e Höhe yüksek irtifa; °e Arabische Wüste f n.pr. Arabistan cölü; Rubülhäli, Dehna; °e Chinesische Mauer f n.pr. Seddi-cin. (yin seddi; Qer St. Bernhard(-paß) m Sen Bernar geciti; Qe Syrte f (Nordafrika) Sidre körfezi; so ~ wie
..
.. büyüklügünde; e-e
e Menschenmenge kalabalik bir halk;
GROß (II) : German Turkish
die °en l. kodamanlar
(Erwachsene) büyükler; das
e Publikum halk kütlesi;
e Augen machen hayretle bakmak; gözlerini faltasi gibi acmak;
er Bahnhof müm-taz bir sahsiyetin merasimle karsilanmasi; Die ^en kommen zum Gelage zuletzt. Adel budur en sonra gelir bezme ekäbir. den
en Herrn spielen ululuk taslamak;
er Gott! Ulu Tann! Er ist ^ im Lügen. Yalan söylemekte yekta (od. usta). Qer (od. Stiller) Ozean n.pr. Büyük Okyanus; Pasifik; ein
es Geschäft verrichten euph. büyük su dök-mek; die
e Welt kibarlar älemi; ^e Türkische Nationalversammlung n.pr. TüTkiye Büyük Millet Meclisi; das
e Los büyük ikramiye; die
e Zehe ayagin basparmagi; Was kann man schon ~ von ihm erwarten? Kedi ne budu ne? Was kommt dabei schon ^ heraus? Kac para eder? Was ist schon ^ daran? Bu da is mi sanki? Artik bu da umur oldu. Es verlohnt sich nicht ^ der Mühe. Pek de zahmete degmez. auf
em Fuß leben masraf kapisini geni§ acmak (od. tutmak)~
ün
en \\. büyük mikyasta
H toptan; im
en und ganzen umumiyet itibariyle; Mein Bruder ist größer als ich. Kardesim benden boyiudur. Er ist e-n Kopf größer als ich. Benden bir ba§ uzundur. größer sein (als) (S.) asmak; ohne größeren Schaden anzurichten mahsus hazan mucip olmadan; ein größerer Flecken yay-gin bir leke; mit umso größerem Recht evieviyetle
GROß(I) : German Turkish
n grosa; oniki düzine
GROß(II) : German Turkish
n
spez.mil. kısmi külli (od. azami); büyük kısım; kuvayi külliye; kuvvetlerin çoğu
GROßADMIRAL : German Turkish
m büyükamiral; bist. Kaptanpasa; Kapudani Derya; Deniz Beylerbeyi
GROßANGRIFF : German Turkish
m umumi (od. büyük) taarruz
GROßARTIG : German Turkish
l. muhtesem, parlak, fevkaläde, mükemmel, mükellef, debdebeli, enfes, dehsetli, sahane, kıyak, harika, seker gibi
(meisterhaft) majistral
(Ausruf) Can feda! şaheser! Yahey! şinanay! Pehpeh! Babana rahmet! Ne ömür sey! (bei e-r Mitteilung) Agzın var olsun! Nur öl! Bin yasa! (iron.): Pir öl! Barekällah! V; anam babam; Das ist doch ein
es Haus; warum gefällt es euch denn nicht? Pekälä bir ev; nicin beğenmiyorsunuz? e-e Wohnung mit
em Ausblick fevkaläde nezaretli bir apartman; ein
er Soldat yaman bir asker
GROßAUFKÄUFER : German Turkish
m kabzimal
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani