Germany
HALSSCHILD : German Turkish
n (der türk. Feldgendarmen) ferah?
HALSSCHLAGADER : German Turkish
f an. sahdamarı; siryani sübati
HALSSCHLÄNGE : German Turkish
f zo. kancadisli engerek
HALSSCHMERZEN : German Turkish
pl. bogaz agriları; ~ haben bogazi agrımak, boğaz olm
HALSSCHMUCK : German Turkish
m gerdanlik, boyunluk
HALSSTARRE : German Turkish
f s. Genickstarre
HALSSTARRIG : German Turkish
pek basli; dikkafalı, matci, serkes, direngen; ~ sein a. direnmek, bekinmek, israr etm
HALSSTARRIGKEIT : German Turkish
f inatcilik, iddiacilik, temerrüt, direnim
HALSTUCH : German Turkish
n boyun atkisi; sal, kasne, kaskol
HALT : German Turkish
(I) (Füllwort) Ne yapalım? işte. Er will ^ nicht. istemiyor iste.(II) dur, stop!dur canım! Bir dakika! Biraz bekle! Çüş!yeter!kafi!alma!~ ! oder ich schieße! Yaklaşma yakarım!~ ! wer da? Dur, kimdir o?
HALTEN : German Turkish
(tr.) l. tutmak
(in die Höhe) kaldirmak
(Abmachung) ifa etm.; yerine getirmek
(Zeitung) bir gazeteye abone olm.
(Rede) irat etm., vermek
(bewahren) saklamak
mil. müdafaa etm.
(Tiere) besle mek, yetistirmek
(enthalten) ihtiva etm,, istiap etm.
(Vorlesungen) takrir etm.
(befolgen) bse riayet etm.
(Rekord) rekor sahibi olm.
(Sitzung) akdet-mek
(auf et.) bse (od. bsin yapilmasma) ehemmiyet vermek
(für) a) zannetmek, düsünmek, addetmek, bulmak, saymak, telakki etm. b) (verwechseln) b-ni baska b-ne benzetmek
(es ~ mit) a) (m. ]-m) b-nin tarafim tutmak; b-le elbirligi etm. b) (]-s Ansicht sein) b-nin fikrine istirak etm. c) (stimmen für) b-nin lehine rey vermek d) F b-le münasebeti olm. e) (verfahren) davranmak, hareket etm.
(et. für wahr) bse inanmak
(Wache) nöbet beklemek (od. tutmak)
HALTEN (INTR.) : German Turkish
(intr.) \\. durmak; mola yapmak (vermek)
(nicht brechen) dayanmak, kirilmamak, saglam olm.
(Farbe, Nagel usw.) tutmak
(zu j m) b-nin tarafim tutmak (od. birakmamak)
(auf) a) bse (od. bsin yapilmasma) cok dikkat etm. b) bse cok ehemmiyet vermek
(an sich) kendini tutmak (almak, zaptetmek, zorlamak)
HALTEN (SICH) : German Turkish
sich ~ l. a. mil. tutunmak
(sich beherrschen) k-ni zaptetmek
(andauern) devam etm.
(an j-n) a) (verantwortlich machen) b-ni mesul tutmak; tanimak; yakasina yapismak b) (sich stützen) bne güvenmek, dayanmak
(an et.) bse riayet etm., bsi takip etm.
(sich bereit) hazir bulunmak; mil. a. hazirlik durumunda bulunmak; Das kannst du ^ wie du willst. Nasil istersen öyle yap! Sen bilirsin. Der Klebstoff hat nicht gehalten. Zamk tutmadi. Der Torwart hielt ausgezeichnet. Fb. Kaleci topu iyi karsiladi. Halt den Mund! Sesini kes! den Mund ^ k-i dilini baglamak; sich nicht ^ (Obst) dayanmamak; beti bereketi kalmamak; Dieser Anzug hält zwei Jahre Bu elbise iki sene gider. nicht mehr ~ (Zeitung) aboneyi kesmek; nicht mehr ~ können (Urin, Kot) altina kacirmak; 0 verboten! Burada durulmaz! nicht zu ~ sein (Pferd) gemi aziya almak; sein Wort ^ dedigini yapmak; sein Wort nicht ^ b-ni aldatmak; Er hält (horchend) die Hand hinter das Ohr. Elini kulaginin ardina siper ediyor. sich tapfer
^ yararlik göstermek; ein Mittagsschläfchen ^ bir ögle uykusu cekmek; So pßegen wir es zu ~. Bizim ädetimiz böyledir. Es hält schwer. Oüctür. sich gegenseitig an der Hand ^ el tutusmak; die Uhr ans Ohr ~ saati kulagma tutmak;
HALTEN (SICH-1) : German Turkish
kaum mehr an sich ^ können (vor Erregung) hafakanlar basmak; Es hielt ihn nicht an seinem Platz. Yerinde duramadi. Ich halte mich nicht an deinen Freund, sondern du stehst mir gerade! Ben arkadasim bilmem, seni bilirim! Für wie alt ^ Sie mich? Beni kac yasinda tahmin edersiniz? Ich habe ihn für e~n ordentlichen Menschen gehalten. Ben onu insan sandim
HALTEN (SICH-2) : German Turkish
Für wen ^ Sie mich? l. Ben kimim. biliyor musunuz?
(vorwurfsvoll) Beni ne zannediyorsunuz? Für wen hält er sich eigentlich? 0 kirn oluyor?/ur richtig ~ dogru bulmak; Ich habe Sie für jemand anders gehalten. Sizi (yanlislikla) baska birisine benzettim. et. in Ordnung ^ bse cekidüzen vermek; sich (in e-r Stellung) nicht ^ können dikis tutturamamak; es mit e-r Partei ^ bir partiyi tutmak; Was ~ Sie von ihm (bzw. davon)? l. Onun hakkinda ne düsünüyorsunuz?
Bunu nasil buluyorsunuz? Man sieht ihm schon am Gesicht an, was man von ihm zu ~ hat. Ne mal (od. cicek) oldugu yüzünden belli. Sie hielt nicht viel von ihrem Schwiegersohn. Damadi hakkinda pek iyi kanaati yoktu. Er hielt ihm den Brief vor die Nase. Mektubu gözüne dayadi. sich vor Lachen nicht mehr ^ können k-ni tutamamak; kasiklanna basa basa gülmek; gehalten (Ton, Akkord) tutumlu; ~ sein et. zu tun bsi yaprnakla mükeilef olm
HALTEPLATZ : German Turkish
m durak yeri
r m l. (Griff, Stiel) kulp, sap
(Aufhänger) aski
(Strumpf0) bag
(Hühner0 usw.) yetistirici
(Fah^zeug^) isletici
(Träger) destek, hamil, tutturac
riemen m (im Autobus usw.) tutunma kayisi
signal n dur isareti; das ~ überfahren dur isaretini gecmek
stelle/ l. durak yeri
(bei Eisenbahn a.) (kü-cük) istasyon
tau n l. (für Luftschiffe usw.) istinat kablosu
naut. amora, palamar
zeichen n dur isareti (...)-haltig (in Zss.) ihtiva eden;
li
HALTLOS : German Turkish
l. (Behauptung) cürük; asilsiz esassiz
(Charakter) kararsiz, sebatsiz, metanetsiz, muvazenesiz °losig--keit/ l. cürüklük
muvazenesizlik, metanetsizlik
machen (bei et.) bir yerde durmak; daha ileri gitmemek; nicht ^ (vor) bsi yapmakta tereddüt etmemek ~ung / l. (Körper-) durus, yürüyüs, gidi§
(Benehmen) gidis, tavrühareket
(Stellung) durum, vaziyet, poz 4t (Geistes-) zihniyet. mantalite
(feste) metanet; — annehmen mil. askert vaziyet almak
HALUNKE : German Turkish
m l. alcak herif; rezil
(Schlingel) afacan, yumur-cak, yaramaz
HALYS : German Turkish
m hist. n. pr. (heute): Kizihrmak
HAMAMELIS : German Turkish
bot. (Zaubernuß) güvercin agaci
HAMEN : German Turkish
m l. (Angelhaken) olta ignesi
(Kescher) kital
HAMILKAR : German Turkish
(Barkas) n. pr. hist. Amilkar
HAMIT : German Turkish
m; ~isch HamT
HAMMEL : German Turkish
m l. (igdis) koyun
ßg. (Dummkopf) esek kafali; öküz; um nun aber auf besagten ^ zurückzukommen
.. tekrar sadedimize gelelim; geschlachteter und ausgenommener ^ bir gövde koyun
bein n:
e mit Erbsen encek yahnisi; j-m die
e lang ziehen F ßg. b-ne cikismak; terbiyesini vermek
braten m koyun kizartmasi (od. rostosu) "fleisch n koyun eti; daglic, kivircik
keule / koyun budu
ragout n kusbasi kebap
rippchen n koyun pirzolasi
Sprung m parlamentoda bir nevi rey verme
HAMMER : German Turkish
m l. cekic, tokmak
(schwerer) varyos
(Ramme) sahmerdan
an. (im Ohr) cekic kemigi; ^ oder Am-boßl ßg. ya deve ya devecii unter den ^" kommen müza-yede ile satilmak; zwischen ^ und Amboß sein ßg. cok müskül bir durumda olm
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani