Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
HÄNGEBACKEN : German Turkish

pl. s

HÄNGELOCKE : German Turkish

zülüf
matte / hamak; askili yatak; naut. a. branda (yatak)

HÄNGEN : German Turkish

(tr.) l. asmak, takmak, baglamak, sarkitmak
(henken) sehpaya (daragacma, ipe) cekmek; (intr.) l. asili (od. takili) olm.
(haften) o. ßg. bagli olm.; yapis-mak
(herunter-) sarkmak
(an et.) fig. bse düskün olm.; bsi cok sevmek; gehängt werden ipe gelmek; Die Zunge hing ihm aus dem Munde (vor Erschöpfung). Dili bir kans disan cikti. Er hat sein ganzes Vermögen an dieses Mädchen gehängt. Bütün servetini bu kiza yedirdi. Das hing an e-m Faden. Bu, pamuk ipligine bagli idi. Er hängt sehr an seiner Mutter. Annesine cok baglidir. Ich lasse mich ^, wenn
..... ise, kafami keserim; mit 2 und Würgen güc belä
bleiben l. asili kalmak
(m. dem Ärmel usw.) takilip kalmak
(Schüler) F smif gecme-mek; sinifta kalmak (od. V: cakmak); (bir dersten) takmak
(an e-r Stelle) civilenmek
(m. dem Fuß) kapak-lanmak
(im Gedächtnis) hatirda kalmak
ßg. saplamp kalmak; ilerleyememek;Zum guten Schluß wird die Sache an uns ~. iron. Bu is, sonunda bize dayanacak.
d: mit
en Ohren fig. süklüm püklüm; enibent.die
en Gärten (der Semiramis) myth. asma bahceler
lassen: die Ohren ^ l. (Hund) kulaklanni düsük tutmak
fig. cesareti kirilmak; den Kopf ^ fig. boynunu bükmek; basi yerde olm.; fütur getirmek; süngüsü düsük olm

HÄNGER : German Turkish

m (zum Dirigieren von Kranlasten) naut. traka
e.reck n trapez
e.riemen m mil. aski kayisi
e.schaukel/ kolan salincagi; asma salincak
e.schloß n asma kilit

HÄNSELEI : German Turkish

takilma, alay Qn b-ne takilmak; b-ni alaya almak; makarayi takmak

HÄPPCHEN : German Turkish

n Ki. hapicik; nicht ein ^ bir parcacik bile

HÄRCHEN : German Turkish

n tüycük; Ihm wurde kein ^ gekrümmt. Ona hie bir fenalik yapilmamistir. kein ^ krümmen lassen fiske dokundurmamak

HÄREN : German Turkish

(Adj.) kildan (yapilmis)

HÄRESIE : German Turkish

mülhitlik, bidat, rafiztlik
tlker m mülhit 9tisch rafizt

HÄRMEN : German Turkish

: sich ~ (über) bse kederlenmek, üzülmek, dertlen-mek; ici kan a^lamak; Es härmt mich, daß
.. üzüntü veriyor; müteessir ediyor

HÄRTE : German Turkish

vgl. hart.
grad m sertlik derecesi Qn l. sertlestirmek
(Stahl) celi^e (cifte) su vermek; taviamak; tav vermek; gehärtet sertlestirilmis; suyu sert; nicht
es Kupfer (Eisen) disi bakir (demir)

HÄSCHEN : German Turkish

n tavsan yavrusu; göcken, cisik

HÄSCHER : German Turkish

m/r. l. (Gerichtsdiener) mübasir
(Polizist) polis ajam; hafiye

HÄSIN : German Turkish

zo. disi tavsan
ling m
gümüslü bahk

HÄTSCHELN : German Turkish

l. (liebkosen) oksamak
(verzärteln) nazil alistirmak
(verziehen) sirmartmak

HÄUFCHEN : German Turkish

n küçük yığın; kümecik; wie ein ~ Elend dasitzen cesareti kırılmış, süklüm püklüm olmak

HÄUFELN : German Turkish

yığmak, biraraya toplamak; Kartoffeln ~ patatesin etrafını toprakla beslemek

HÄUFEN : German Turkish

yığmak, istif etmek; Erde ~ (auf) bşin üstüne toprak örtmek; sich ~
yığılmak, birikmak, toplanmak
(an Zahl) sıklaşmak, artmak
(Schwerigkeiten) dokuz ayın çarşambası biraraya gelmek; gehäuft: ~ voll doruklama; ein ~ voller Teller tepeleme dolu bir tabak

HÄUFER : German Turkish

m maden işçisi; kazmacı (Bergmann)

HÄUFIG : German Turkish

sık sık (vukubulan, olan, gelen vs.); (Adv. a.) çoğu kez; çok defa; ekseriya; besonders~kesretle vaki; Er kommt nicht gerade ~zu uns. O, bize çokluk gelmez.
er werden sıklaşmak~keit f sıklık, kesret, çokluk

HÄUPTLING : German Turkish

m
(e-s Stammes) kabile reisi; boy beyi
(Rädelsführer) sergerde, elebaşı

HÄUSCHEN : German Turkish

n küçük ev; evceğiz; kulube (ganz) aus dem ~ geraten
(vor Freude) başı göğe ermek; zil takıp oynamak; sevinç delisi olmak; parmaklarında zilleri eksik olmamak
(vor Zorn) zıvanadan çıkmak; vollkommen aus dem ~ bringen
son derece sevindirmek
zıvanadan çıkarmak; fena halde öfkelendirmek

HÄUSERBLOCK : German Turkish

m evier bloku; ada
makler m ernläk simsan
reihe / evier sirasi

HÄUSLICH : German Turkish

l. eve veya aileye ait; evine ba§li
(sparsam) muktesit, idareli
(zu Hause bleibend) evci(-men); sich ^ niederlassen minder sermek; kilimi kebeyi sermek 2kelt/ l. aile hayati
(Heim) aile ocagi; yuva, evcilik
enteryör

HÄUTCHEN : German Turkish

n l. gisa, zar
bot. kütikül, besere