Germany
HÖLLE : German Turkish
cehennem; Die ^ ist los. Ortalik havraya dönmüs. Klyamet kopuyor. j-m die
^ heiß machen l. tehditlerle b-ni korkutmak, yildirmak
(ausschelten) adamakilli haslamak, payiamak; der Fürst der ^ seytan, ibiis; reif für die ^ cehennem kütügü; cehennemlik; in die ^ kommen cehenneme gitmek; sich selber das Leben zur ^ machen k-ni yemek
HÖLLENANGST : German Turkish
müthis korku; ^ einjagen fena halde korkutmak
braten m atese yarar adam
fahrt / cehenneme inis
glut/nän cahim
hund m myth. Serber
lärm m gürültü patirdi; klyamet
maschlne/saatli bomba
pein/;
quäl/ cehennem azabi;
en durchmachen (od. ausstehen) cehennem azabi cekmek
schlund m (isl. Myth.) gayya
stein m cehennemtasi; gümüs nitrati; nitrat darjan
wärter m (isl. Myth.) zebani
HÖLLISCH : German Turkish
l. cehennemt; cehennem gibi
(teuflisch) seytanca, ibiisane
F pek ziyade; son derecede; müthis; Die Kehle brennt mir wie ~ Feuer. Bogazim yamyor
HÖLZCHEN : German Turkish
n l. cöp
kücük orman
HÖLZERN : German Turkish
l. agac(-tan mamul); ahsap, tahta
fig. becerik-siz, salak, zarafetsiz
HÖMERN : German Turkish
l. boynuz(-dan mamul)
(Siegfried) boynuz derili
HÖRAPPARAT : German Turkish
m isitme (bzw. dinleme) cihazi
HÖRBAR : German Turkish
duyulabilen, isitilebilen; kaum ^ isitilmeyecek kadar hafif gelen ^ber^cht m radyoröportaj
HÖREN : German Turkish
l. isitmek, duymak;
(zu-, hin-) dinlemek
(erfahren) duymak; haber almak
a) (auf j-n) b-nin sözünü (od. b-ni) dinlemek b) (auf Ermahnungen) ikaziara kulak asmak c) (Hund auf e-n Namen)
.. ismine kulak kabartir
(an et.) bsden (duyarak) anla-mak
(Vorlesung) b-nin takrirlerini takip etm.; derslere devam etm.; schwer ^ kulagi agir olm. (a. ßg.); sich ^ lassen (Künstler) icra etrn.; Das läßt sich ^. l. (beachtlich) Bu. cok sayam kayittir.
(Darüber läßt sich reden.) Bu teklife yanasilabilir.
Bu sayanı kabuldür.
(hübsch) Bu, hos bir parcal von sich ~lassen haber vermek; ~ Sie mall l. Dinlesenize!
Heyl Baksamza! Das wollen wir nicht gehört haben! Lafi yeller alsm! zu ^ sein (Stimme, Schrei usw.) ses kopmak; nichts zu ~ sein (über Vorfall usw.) ses cikmamak; Seit e-r Woche höre ich links nichts mehr. Bir haftadan beri sol kula^im isitmiyor. et. dauernd zu — bekommen kulaklan dolmak; et. nicht ^ wollen bse kulaklanm tikamak; Er hört sich gern loben. övülmekten pek hoslamr. wenn man ihn hört
.onun dediğine bakilacak olursa; Hätte ich doch nur auf dich gehört! Ne dedim de seni dinlemedim! Gut, daß ich nicht auf dich gehört habe! tyi ki sana uymadim. Auf meine Worte hört er schon. Benim sözüm ona gecer. auf niemand ^ wollen burnunun dogrusundan aynimamak; teilhabe schon von Ihrer Ankunft gehört. Qeldiginizi haber aldrm. Ich habe davon reden —. tsitmisligim var. Vielleicht haben Sie schon von mir gehört. Benden isitmissinizdir belki
HÖRENSAGEN : German Turkish
~sagen n: et. nur vom ^ wissen (od. kennen) bsi yalniz şayia olarak bilmek; bsi kulaktan duymus olm
HÖRER : German Turkish
m l. (P.) dinleyici, sami
(Telephon2) reseptör, ahize, almac
(Hörrohr) med. misma, kulaklik
schaff/ dinleyiciler
wünsche pl. (Radio) dinleyici dilekleri
HÖRFEHLER : German Turkish
m (Irrtum) yanlis duyma
HÖRIG : German Turkish
; ^e m l. hist. köle, serf, bagimli, tabi
(sexuell) b-nin zebunu olan; gönül dilencisi
HÖRMUSCHEL : German Turkish
(beim Telephon) reseptörün dinleyici kismi; kulaklik
HÖRN : German Turkish
n l. boynuz
(Signal2) boru
(Fühler) an. lämise, anten, duyarga
(Wald^, Pulver9 usw.) korno
(des Halbmonds) ay francalasi
(am Amboß) uc; sich die Hörner ablaufen ßg. nefsini körletmek; j-m Hörner aufsetzen b-ne boynuz takmak; j-n auf die Hörner nehmen (Stier usw.) boynuz vurmak; boynuzlamak; den Stier bei den Hörnern packen ßg. öküzü boynuzundan yakalamak; inj-s
^ blasen (F: tuten) ßg. borusunu calmak; ins ^ stoßen boru calmak; in das gleiche ^ stoßen ßg. aym telden calmak
bläser m l. borazan, borucu, nefirzen
(im Orchester) kornocu
blatt n bot. boynuz yaprakli
blende / min. hornblent, amfibol
brille / baga gözlük
HÖRNCHEN : German Turkish
n l. s. EichQ, Flug
(Gebäck) kruvasan
kücük boynuz veya lämise
HÖRNERV : German Turkish
m an. isitme siniri
HÖRROHR : German Turkish
n l. med. misma, kulaklik, stetoskop
(fr. für Schwerhörige) isitme aleti; kulak borusu; akustik boru
saal m l. konferans salonu
(in der Universität) a) (großer) amfi b) ders odasi; dershane
(Konzertsaal) konser salonu; oditoryum
HÖRSPIEL : German Turkish
n radyofonik piyes
HÖRWEITE : German Turkish
kulak erimi (od. menzili); Er ist außer ^. Sesimizi isittiremeyecek kadar uzakta bulunuyor
HÖSCHEN : German Turkish
n l. kücük pantalon
(Schlüpfer) kasseks
HÜ : German Turkish
l (Zuruf an Zugtiere) l. (vorwärtsl) dehl dah!
(halt!) duri
(seit.) (links!) sol (tarafa) l mit Hü-Rufen antreiben (Tiere) haydalamak
HÜBEN : German Turkish
u tarafta; ^ und drüben her iki taraf(m)da
HÜBSCH : German Turkish
l. güzel, sirin, latif, cici, yosma, hos; anli sanh
(niedlich) ku§ kafesi gibi; kutu gibi
(reizend) cicili bicili; sinanay
(schön anzusehen) agzi burnu yerinde; ilik gibi; canli bebek; yahsi, hatirnaz
(recht ^) güzeice; eli yüzü düzgün; kash gözlü; kasi gözü yerinde
(ziemlich groß) oldukca büyük; epeyce; Das wirst du ^ bleibenlassen! Onu aklindan cikarl ein
es Sümmchen Geld epeyce para
HÜFTBEIN : German Turkish
n an. kaica kemigi; azmi harkafa
e / an. kaica •gelenk n kaica mafsali
gürtel m;
halter m Skandal 2hoch yan bete kadar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani