Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
MEYDAN VERMEMEK : Turkish Turkish

fırsat, olanak ya da zaman vermemek

MEYDANA ATILMAK : Turkish Turkish

ortaya çıkarılmak

MEYDANA ATILMAK : Turkish Turkish

ir işe karışmak için ortaya çıkmak

MEYDANA ATMAK : Turkish Turkish

ortaya çıkarmak

MEYDANA ÇIKARMAK : Turkish Turkish

açıklığa kavuşturmak, belli etmek

MEYDANA ÇIKARMAK : Turkish Turkish

ularak ortaya çıkarmak

MEYDANA ÇIKMAK : Turkish Turkish

ortaya çıkmak, görünmek

MEYDANA ÇIKMAK : Turkish Turkish

elli olmak

MEYDANA ÇIKMAK : Turkish Turkish

yetişmek, büyümek

MEYDANA DÜŞMEK ( YA DA ATMAK) : Turkish Turkish

ir iş yapmak için kendini ortaya atmak

MEYDANA GELMEK : Turkish Turkish

olmak, oluşmak

MEYDANA GETİRMEK : Turkish Turkish

olmasını sağlamak, oluşturmak

MEYDANA KOYMAK : Turkish Turkish

yapıp ortaya çıkarmak, göstermek

MEYDANA VURMAK : Turkish Turkish

elli etmek, ortaya çıkarmak

MEYDANCI : Turkish Turkish

avlu, bahçe gibi yerleri süpürüp temizleyen hizmetli

MEYDANCI : Turkish Turkish

hapishane koğuşlarında ayak işlerini gören kimse

MEYDANCI : Turkish Turkish

mevlevi tekkelerinde konukları, mevlevileri karşılayan, meydanı açan, mevlevi raksını düzenleyen tarikat adamı

MEYDANDA : Turkish Turkish

ortada, belli, açık, °aşikâr

MEYDANDA BIRAKMAK : Turkish Turkish

açıkta, evsiz barksız bırakmak

MEYDANDA BIRAKMAK : Turkish Turkish

ortada, herkesin gözü önünde bırakmak

MEYDANI (BİRİNE YA DA BİR ŞEYE) BIRAKMAK : Turkish Turkish

savunduğu şeyden vazgeçmek ya da yarışmadan çekilmek

MEYDANI BOŞ BULMAK : Turkish Turkish

kendisini engelleyecek kimse görmeyerek aşırı davranışlarda bulunmak

MEYDANLIK : Turkish Turkish

geniş. meydana benzeyen yer, açıklık

MEYDANSAZI, -NI : Turkish Turkish

on iki teli olan, sesinin yüksekliği nedeniyle açık yerlerde çalınmaya uygun, halk ozanlarının kullandığı en büyük saz, divansazı

MEYHANE : Turkish Turkish

ıçki satılan ve içilen yer, içkievi