Multilingual Turkish Dictionary

Turkish

Turkish
HÂSIL : Turkish Risale

Peyda olan. Husule gelen. Çıkan, meydana gelen

HÂSIL-I BİLMASDAR : Turkish Risale

Hakiki müessirden hâsıl olan fiildir. Kendi sebeb ve şartlarından meydana gelen şey. Meselâ: Bir şeye vurmak, masdardır; o vurmaktan hâsıl olan ses çıkmak, hâsıl-ı bilmasdır'dır. Tüfek atarak bir adamı öldürmekte tüfek atmak fiili, masdar: adamın ölmesi ve tüfeğin sesi çıkması da hâsıl-ı bilmasdar'dır

HÂSIL-I CEM' : Turkish Risale

Mat: Toplam. Bir kaç sayının birlikte toplanmasından meydana gelen yekûn

HÂSIL-I DARB : Turkish Risale

Mat: Çarpım. Çarpmak işinin neticesi. 5 sayısı 2 sayısıyla çarpılırsa, çıkan 10 sayısı, hâsıl-ı darbdır

HÂSILAT : Turkish Risale

Gelirler. Kazançlar. Elde edilenler. Kâr. Mahsul. Îrad

HÂSILAT-I SENEVİYYE : Turkish Risale

Senelik kazançlar, yıllık gelirler

HÂSILAT-I SÂFİYE : Turkish Risale

Sâfi kazanç. Net kâr. Bütün masraflar çıktıktan sonra kazanç olarak geri kalan hâsılat

HÂSILI KELÂM : Turkish Risale

(Hâsıl-ı kelâm) Sözün kısacası, sözün kısası

HÂSS : Turkish Risale

(C.: Havass) Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. * Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan. * Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid. * Saf. * Tar: Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında, devletin büyüklerine ayrılan yıllık geliri yüzbin akçadan fazla olan arazi

HÂSS Ü ÂMM : Turkish Risale

Herkes, bütün herkes

HÂSS-ÜL HÂSS : Turkish Risale

En güzel, en has

HÂSSE : Turkish Risale

Duygu uzvu. Bir şeye mahsus kuvvet. Hâl. (Bak: Kuvve)

HÂSSE-İ LEMS : Turkish Risale

Elle dokunma kuvveti. Dokunma duyusu

HÂSSE-İ RÜ'YET : Turkish Risale

Görme kuvveti

HÂSSE-İ SEM' : Turkish Risale

İşitme kuvveti, duyma duygusu

HÂSSE-İ ŞEMM : Turkish Risale

Koklama duygusu

HÂST-GÂR : Turkish Risale

f. İsteyen, talep eden, isteyici

HÂST-GÂRÎ : Turkish Risale

f. Tâliplik, isteyicilik

HÂSİD : Turkish Risale

Hased eden, kıskanan

HÂSİDANE : Turkish Risale

f. Kıskanarak, kıskançlıkla. Hased edercesine

HÂSİF : Turkish Risale

(Husuf. dan) Sararmış. Rengi, parlaklığı kalmamış. Husufa uğramış

HÂSİM : Turkish Risale

Kat'eden, hasmeden, kesip atan

HÂSİR : Turkish Risale

Hasarete uğrayan. Zarara, ziyana uğrayan

HÂSİREN : Turkish Risale

Ziyana uğrayarak, zarar gördüğü halde

HÂSİRUN : Turkish Risale

Zarar ve ziyana uğrayanlar. Eli boş kalanlar