Turkish Turkish
HAS : Turkish Turkish
hükümdara özgü olan
HASA : Turkish Turkish
- hasse
HÂŞÂ : Turkish Turkish
ir durum ya da davranışın kesinlikle kabul edilmediğini anlatır
HÂŞÂ : Turkish Turkish
dince aykırı görülen bir olasılıktan söz edilirken, zorunlu olarak kullanılır
HÂŞÂ HUZURDAN ( YA DA HUZURUNDAN) : Turkish Turkish
uygunsuz bir şey söylemek zorunda kalındığında bağışlarıma dileği anlatır
HÂŞÂ SÜMME HÂŞÂ : Turkish Turkish
öyle olmasına olanak yok, öyle değildir
HASAR : Turkish Turkish
herhangi bir olayın yol açtığı kırılma, dökülme, yıkılma gibi zarar
HAŞARAT, -TI : Turkish Turkish
öcekler, böcek türleri
HAŞARAT, -TI : Turkish Turkish
değersiz ve zararlı kimseler
HAŞARI : Turkish Turkish
çok yaramaz, ele avuca sığmayan (çocuk)
HAŞARI : Turkish Turkish
huysuz, azgın (hayvan)
HAŞARICA : Turkish Turkish
iraz haşarı
HAŞARICA : Turkish Turkish
haşarı, haşarı gibi
HAŞARILAŞMAK : Turkish Turkish
haşarı davranışlarda bulunmak
HAŞARILIK : Turkish Turkish
haşarı olma durumu
HAŞARILIK : Turkish Turkish
haşarıca davranış
HASAT : Turkish Turkish
ürün kaldırma, ekin biçme işi
HASAT : Turkish Turkish
u biçimde toplanmış ürün
HAŞAT : Turkish Turkish
darmadağınık, işe yaramaz, bozuk, kötü
HAŞAT : Turkish Turkish
yorgun, bitkin
HAŞAT OLMAK : Turkish Turkish
kullanılmayacak bir duruma gelmek
HASATÇI : Turkish Turkish
ürün kaldırma, toplama, ekin biçme işiyle uğraşan kimse
HASATÇILIK : Turkish Turkish
hasatçı olma durumu
HASATÇILIK : Turkish Turkish
hasatçının işi
HAŞATI ÇIKMAK : Turkish Turkish
ozulmak, işe yaramaz duruma gelmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani