Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
DÜNKÜ : Turkish Turkish

yakın geçmişteki

DÜNKÜ : Turkish Turkish

acemi, yeni, toy

DÜNKÜ ÇOCUK : Turkish Turkish

deneyimi az, toy, acemi

DÜNÜR : Turkish Turkish

karı kocanın baba ve analarının her biri

DÜNÜR GEZMEK : Turkish Turkish

evlenecek erkek için kız aramaya çıkmak

DÜNÜR GİTMEK : Turkish Turkish

aşkası için kız istemeye gitmek

DÜNÜRCÜ : Turkish Turkish

kız görmeye giden kimse, görücü

DÜNÜRLEŞMEK : Turkish Turkish

kız alıp verme yoluyla hısım olmak

DÜNÜRLÜK : Turkish Turkish

dünür olma durumu

DÜNÜRLÜK : Turkish Turkish

evlenme sonucu oluşan yakınlık, akrabalık, °sıhriyet

DÜNÜRŞÜ : Turkish Turkish

karı kocanın analarının her biri

DÜNÜŞ : Turkish Turkish

dünürşü

DÜNÜŞTÜRÜCÜ : Turkish Turkish

dönüştüren

DÜNÜŞTÜRÜCÜ : Turkish Turkish

aynı frekansta fakat yoğunluğu ya da gerilimi genellikle farklı olan bir ya da birçok değişik akım dizgesini, değişik bir akım dizgesine dönüştüren elektromanyetik indükleçli duruk aygıt, °muhavvile, °transformatör

DÜNYADA : Turkish Turkish

(olumsuz eylemlerle) (.-.) hiçbir zaman, hiçbir biçimde, °asla

DÜNYALIK : Turkish Turkish

mal, mülk, servet, para

DÜNYALIKI DOĞRULTMAK : Turkish Turkish

yaşamı süresince yetecek parayı kazanmak

DÜNYASAL : Turkish Turkish

görüngübilimde dış dünyayla ilgili olan

DÜNYASALCILIK : Turkish Turkish

dünyayı tek bir insan topluluğu olarak gören ve dünyanın siyasal birliğini gerçekleştirmeyi amaçlayan öğreti

DÜNYEVİ : Turkish Turkish

dünya ile ilgili, dünya işlerine değgin, "uhrevi" karşıtı

DÜO : Turkish Turkish

düet

DUPDURU : Turkish Turkish

çok duru

DÜPEDÜZ : Turkish Turkish

çok düz ve doğru bir biçimde, dümdüz olarak

DÜPEDÜZ : Turkish Turkish

aşka bir amaç gütmeden, açıktan açığa, açıkçası, gerçekten

DÜPEDÜZ : Turkish Turkish

yalın, basit, süssüz, sade