English
BLOCK : English Turkish
n. blok, kütük, iki cadde arasındaki binalar [amer.], apartman [brit.]; engel, tutukluk, makara, palanga, kütle; sıkışıklık
BLOCK : English Turkish
v. bloke etmek, engellemek, tıkamak, kapamak, kalıplamak, durdurmak
BLOCK AND PULLEY : English Turkish
n. palanga
BLOCK CAPITALS : English Turkish
n. büyük harfler
BLOCK DIAGRAM : English Turkish
lok diyagramı, blok çizeneği, blok şeması, üç boyutlu bir şekilde derinliğine resmedilmiş çizim; bir imajı göstermek için kutu benzeri şekiller kullanan çizim
BLOCK IN : English Turkish
ir tasarımın veya resmin ana hatlarını kabaca işaretlemek (Sanat); çıkışı tutarak bir kimseyi veya şeyi bir yere hapsetmek
BLOCK LENGTH : English Turkish
lok uzunluğu, bir şehir bloğu uzunluğu
BLOCK LETTER : English Turkish
üyük harf
BLOCK LETTERS : English Turkish
üyük matbaa harfleri
BLOCK LEVEL : English Turkish
lok terazisi (bir yüzeyin düzgünlüğünü ölçen yapı malzemesi)
BLOCK OF BUILDINGS : English Turkish
n. ada
BLOCK OF ICE : English Turkish
n. buz kütlesi, büyük buz parçası
BLOCK OF RELIGIOUS PARTIES : English Turkish
n. dinî partiler bloğu, dinî siyasi partiler grubu
BLOCK OPERATION : English Turkish
n. blok işlemi, tüm blok üzerindeki bir komutun bir anda yerine getirilmesi
BLOCK OUT : English Turkish
v. zihinden uzaklaştırmak, bloke etmek, görmezden gelmek, akıldan çıkarmak
BLOCK PRINT : English Turkish
n. kalıp baskı, kalıpla yapılan baskı, oyulmuş ahşap blokları kullanarak bir yüzeye mürekkep basarak yapılan baskı (Sanat)
BLOCK PRINTING : English Turkish
el baskısı
BLOCK STRUCTURED LANGUAGE : English Turkish
lok yapılı dil, öbek yapılı dil, blok ifadelendirme kullanımını destekleyen dil
BLOCK SYSTEM : English Turkish
lok sistemi, ardışık bloklar serisi; rayın kısa bölümlere ayrıldığı yerde tren akışının kontrol edildiği ve trenin otomatik sinyallerle yönlendirildiği bloklar sistemi
BLOCK UP : English Turkish
tıkamak, kapamak
BLOCK VOTE : English Turkish
n. toplu oy
BLOCKADE : English Turkish
n. abluka, kuşatma
BLOCKADE : English Turkish
v. ablukaya almak, kuşatmak
BLOCKADE RUNNER : English Turkish
n. ablukayı yaran kimse
BLOCKADER : English Turkish
n. bir geçişi kapatan veya tıkayan kimse veya şey, blokajcı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani