English
HEAD WOUND : English Turkish
kafa yarası, kafadan yaralanma, kafa travması
HEAD-ON : English Turkish
kafa kafaya, burun buruna, önden; doğrudan, yüz yüze
HEAD-TO-HEAD : English Turkish
adj. kafa kafaya, iki karşı tarafın birbiriyle yarışmasını içeren
HEAD-WORKMAN : English Turkish
n. ustabaşı, fabrikada ustabaşı; bir partinin baş işçisi
HEADACHE : English Turkish
n. başağrısı, dert, baş belâsı
HEADACHE TABLETS : English Turkish
n. baş ağrısı hapları, baş ağrısı için alınan haplar
HEADACHY : English Turkish
adj. başı ağrıyan, dert olan, sorun yaratan, baş belâsı olan
HEADBAND : English Turkish
n. saç bantı
HEADBANGER : English Turkish
n. heavy metal müzik hayranı, heavy metal müzik fanı, heavy metal dinleyen kişi
HEADBOARD : English Turkish
n. yatak başı
HEADBUTT : English Turkish
v. kafa atmak, kafayla güçlü bir hamle yaparak birine vurma
HEADBUTT : English Turkish
n. kafa sürtme, kafa sürtme eylemi; kedinin kafasını insana sürterek dikkatini çekme eylemi
HEADCASE : English Turkish
n. (Argo) dengesiz ve sağı solu belli olmaz biri, akıl hastası, deli veya dengesiz biri; garip bir şekilde davranan biri; çok aptal biri; öfkeli biri; kişinin ruhsal durumunun kasıtlı olarak aşağılanmasını gösteren hakaret edici bir terim
HEADCHEESE : English Turkish
n. domuz kellesi konservesi
HEADCOUNT : English Turkish
n. kişi sayısı, insan sayımı, mevcut kişi sayısını belirleme
HEADCOVER : English Turkish
n. şal, kep, şapka, başa takılan şey
HEADCOVERING : English Turkish
n. şal, kep, şapka, başa takılan şey
HEADCUTTING : English Turkish
n. hızlı akan su sonucu oluşan kanal, şelalenin yukarı akım hareketi veya suyun hızlı akmasından kaynaklanan erozyon sonucu oluşan dik kanal
HEADDRESS : English Turkish
n. baş süsü, baş için örtü veya süs
HEADED : English Turkish
adj. başlı, sorumlusu olan, başlıklı, antetli
HEADED : English Turkish
suff. başlı, kafalı
HEADED FOR : English Turkish
-in istikametini tuttu,
in yönünde hareket etti,
in yönünde yolculuk etti,
e doğru gitmek
HEADED TOWARD : English Turkish
-e doğru yol almak,
in yönünde gitti,
e doğru gitti (istikamet, amaç, vs.)
HEADER : English Turkish
n. bağlantı, bağ, balıklama dalış, kafa vuruşu, kafa atma, bağlantı taşı
HEADFIRST : English Turkish
adv. başı önde olarak, acele ile, düşüncesizce, burnunun dikine
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani