Germany
EMPORSTREBEN : German Turkish
gözü yükseklerde olm
EMPORTREIBEN : German Turkish
yükseltmek
EMPYEM : German Turkish
n med. ampiyem
EMPYREUM : German Turkish
n rel. arsi i Iaht; illiyin
EMPÖREN : German Turkish
ayaklandirmak, skandalize etm., hiddetlendir-mek; inflai uyandirmak; kizdirmak, danitmak; sich •~ l. (sich erregen) heyecanlanmak, hiddetlenmek, danl-mak; fitili almak
(meutern) ayaklanmak, isyan etm., asilik etm.; kazan devirmek
(entrüstet sein) skandalize olm.; Mein Ehrgefühl empörte sich. Namus damarlanm teprendi. empört namus damarlan tepreserek; münfail, skandalize; empört sein (Volk) yer gök titremek
end l. ayip, rezil, rezaletli, kizdinci, kepaze
(abscheulich) cirkin, menfur 2er m asi; isyan eden; ihtilälci
EMPÖRUNG : German Turkish
l. (Entrüstung) hiddetlenme, kizma, danima, infial, nefret
(Aufstand) ayaklanma, asilik, isyan, klyam, ihtiläl; in ^ geraten infial göstermek; skandalize olm.; ~ hervorrufen nefret uyandirmak
EMSCHWEFELN : German Turkish
(z.B. Gas) kükürtten temizlemek
EMSER SALZ : German Turkish
n Setli; tuzu
EMSIG : German Turkish
l. (tätig) faal, aktif
(fleißig) caliskan, devamli, gayretli, yorulmaz; ^ schreiben haril haril bir seyler yazmak
EMU : German Turkish
m zo. kosucu deveku§u
EMULSION : German Turkish
l. levziye, sübye, müstahiep
phot. ziyaya karsi hassas tabaka
EN BLOC : German Turkish
toptan, maktuan; ^ verkaufen bir elden satmak
EN DETAIL : German Turkish
perakenrte olarak
EN FAMILLE : German Turkish
maaile, anfamiy
EN GROS : German Turkish
toptan
EN MASSE : German Turkish
ol bol; mebzulen; kütle halinde
EN MINIATURE : German Turkish
ufak capta
EN PASSANT : German Turkish
l. (beiläufig) yani basinda; antrparantez
Scha. gecerken
EN YOGUE : German Turkish
agbetli, moda, makbul
ENAKSÖHNE : German Turkish
pl. (Bibel) dev gibi efsanevt insanlar
ENALLAGE : German Turkish
Stil. degisikleme; fiil slygalannm birbirleriyle degistirilmesi
ENARTHROSE : German Turkish
med. enartroz
ENDE : German Turkish
n l. son, hitam, nihayet, akibet, intiha
(Spitze, Zacke) uc, catal
(Seite) taraf
(Tod) ölüm, ecel
(Ergebnis) netice, sonu^
(Untergang) batma, inkiraz
(e-s Schriftstückes) ayak
(Rest) dagar dibi
(Endpunkt) buc, münteha
(Tau) naut. cima, palamar
(Ziel) gaye, hedef, maksat; e-r S. ein ~ machen l. bse nihayet vermek; hatime cekmek
(schnell) kisa kes-mek; Das dicke ~ kam nach. Bu isin altindan capanoglu cikti. Alles hat ein
~, nur die Wurst hat zwei. hum. Her §ey olur biter, kösenin sakali bitmez. Spr. Dieses Liebesabenteuer fand ein böses ~. Bu ask macerasi hi( de tatli bitmemistir.
n belegen naut. biteye vurmak; Bis dorthin ist es ein gutes ^. Oraya kadar epeyce yol var. ^ gut, alles gut. Spr. Isin sonuna bak. Spr. seinem Leben ein ~ machen intihar etm.;
ENDE (II) : German Turkish
letzten
es nihayet; enisonu; eninde sonunda; huläsa; Regen und kein
~. Yagmur yine yagniur. am
~ l. (schließlich) sonunda, akibet, nihayet
(obendrein) üstelik
(vielleicht) acaba, beiki; mit seinem Latein am ~ sein azicik bildigini de (od. bilgi dagarcigini da) tüketmi§ olm. Er ist mit seiner Kraft am
. Qücünün sonuna gelmis. Takati kalmamis. Argin yorgundur. ganz am ^ sein (bei Pferderennen) nai top-lamak; am ^ meines Lebens ahir vaktimde; bis ans ^ der Welt Kafdagina kadar; Das is/ e-e Schraube ohne ~. ßg. Bu, yilan hikäyesine döndü. von e-m ~ bis zum anderen bastan basa; boydan boy a; von e-m ^" der Stadt bis zum anderen sehrin bir ucundan öbür ucuna kadar; Er kommt vom anderen ~- der Welt. Dünya öte basmdan geliyor
ENDE (III) : German Turkish
zu ^ gehen l. (enden) bitmek; hitam bulmak; sona ermek; sonu gelmek; nihayet bulmak; tamam olm.
(ablaufen) müddeti bitmek; vadesi (od. günü) gelmek
(knapp werden) a) kitlasmak b) (Geld) kesenin dibi görünmek
(Leben) kandilin yagi tükenmek; intiha bulmak; Der Winter geht allmählich zu ^. Kar alaca olmaga bashyor. Es geht mit ihm zu ~. Eceli geliyor. Die Halbzeit ging torlos zu ^. Fb. Devre golsüz kapandi. zu ^ sein sonu gelmis olm.; bitmis olm.; Die Angelegenheit ist noch nicht zu ^. 0 isin bir türlü sonu gelmedi, arkasi var. zu ^ kommen (mit et.) bsi bitirebilmek; zu ^ bringen sona erdirmek; temizlemek; Er konnte den Satz nicht zu ^ sprechen. Cümlenin sonunu getiremiyordu. et. nicht zu ^ führen können arkasini getirememek; bsi yan yolda birakmak; Gott möge die Sache zu e-m eilten ^ führen l Allah bu isin encammi hayreylesin!
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani