Germany
ERKIESEN : German Turkish
va. s. erwählen
ERKILTEN : German Turkish
sogutmak; sich ^ so^ukl^mak; soguk almak; üsümek 9ung / so^uklama; soguk alma (od. alginli^i); ingin, nezie, nevazil; sich e-e ^ zuziehen s. sich erkälten
ERKLECKLICH : German Turkish
l. oldukca büyük; külliyetli
sayam dikkat
ERKLETTERN : German Turkish
se tirrnanmak;bir merdiven dayayarak üzerine cikmak
ERKLIMMEN : German Turkish
l. s. erklettern.
fig. yükselmek; die Anhöhe ^ yoku? cikmak
ERKLINGEN : German Turkish
l. tinlamak, cmlamak, seslenmek
(zu hören sein) isitilmek, aksctmpk
ERKLIRREN : German Turkish
titremek, zangirdamak, sakirdamak sangirda-mak; die Scheiben ^ lassen pencercleri zangirdatmak, sangirdatmak
ERKLÄRBAR : German Turkish
aciklanabilir, anlasilabilir, anlatilabilir
ERKLÄREN : German Turkish
en l. (verdeutlichen) izah etm., aciklamak; fikir vermek; ay-dmlatmak
(darlegen) anlatmak, göstermek, ekspoze etm.
(auslegen) serh, tefsir etm., yor(umla)mak; (willkürlich) tevil etm.
(aussprechen) beyan (iiän, deklare, iddia) etm.
(Krieg) harp iiän etm.
(für ungültig) hükümsüz saym.>k
(zu et.)
..
clarak (bzw. konusu) iiän (od. tayin) etm.; sich ^ l. (für) s. sich aussprechen
(e-m Mädchen) bir kiza askini iiän etm.; acilmak
(herrühren) anlasilmak; sich et. nicht ^ können bse mana verememek
ERKLÄRLICH : German Turkish
lich s. erklärbar,
t fig. kati, kesin, acik, bariz °ung / l. izah, aciklama, anlati
beyan(-at), beyanname, deklarasyon, demec
(Aussage) ifade
(auf dem Grundbuchamt) takrir
(Liebes-, Kriegs-) ilän
serh, tefsir
(gekünstelte) tevil; e-e ~ abgeben bir beyanda (od. aciklamada) bulunmak; beyanatta bulunmak; deklarasyon yapmak
ERKLÜGELN : German Turkish
kilı kirk yararak icat etm.
t: ein raffiniert
er Plan seytanca tertip edilen bir plan
ERKOREN : German Turkish
(Part. Per f. zu erkiesen, erküren):
er Liebling gözde
ERKRANKEN : German Turkish
ahatsizlanmak, hastJanmc.k; hasta düsmek; bir hastaliga tutulmak; recht schwer erkrankt sein yatak yorgan yatmak
ERKUNDEN : German Turkish
l. mil. kesif yapmak; kesfetmek, gözlemek, tarassut etm.
allg. sorarak öğrenmek; salik almak; istihbar etm., çıkarmak
(erforschen) aciklamak
igen: sich ^ l. (bei j-m über et.) b-den bs hakkinda malumat (salik, bilgi) almak
(nach j-m, nach et.) b-ni, bsi arayip sormak
(sich Rat holen) akil sormak; danismak; istisare etm.
(nach j-s Befinden) b-nin hatirini sormak
(genau) yerli yerinde anlamak; Würden Sie sich bitte-,. wann der Dampfer abfährt? Vapur kacta kalkacak, lütfen öğrenir misiniz? ^igung / l. (Frage) sual, soru
(Umfrage) sorusturma, anket; malumat alma;
en einziehen sorusturmak; bilgi almak °ung f mil. kesif, istiksaf. son-daj ^ungs.flug m kesif ucusu ~ungs.vorstoß m mil. kesif taarruzu
ERKÄLTEN : German Turkish
soğutmak; sich ~ soğuklamak; soğuk almak; üşümek
ERKÄLTUNG : German Turkish
f soğuklama; soğuk alma (od. algınlığı); ingin, nezle, nevazil; sich e-e ~ zuziehen s. sich erkälten
ERKÄMPFEN : German Turkish
l. mücadele ederek ele gecirmek
ugrasa ugrasa bsi elde etm.
a.mil. zorlarnLk; cebren almak
ERKÜHNEN : German Turkish
sich
w l. curet etm., kalkismak, tasaddi etm.
(frech weiden)
.. küstahligmda bulunmak
ERKÜNSTELN : German Turkish
uydurmak, tasni etm.; yapma tavirlar takm-mak
t sahte, yalan, masnu, yapmacik
ERKÜREN : German Turkish
va. s. erwählen
ERLABEN : German Turkish
s. laben
ERLAHMEN : German Turkish
l. (P.) yorulmak; takati kalmamak
(S.) gevsemek. tavsamak
(Eifer) azalmak, kesilmek 2 n: das
der seelischen Kraft gönül cöküsü
ERLANGEN : German Turkish
l. (mit der Hand) b-nin eli bse yetismek
(gewinnen) edinmek, elde etm., kazanmak, mazhar (od. nail) olm.; eline gecirmek; almak
(von j-m et.) b-ne bsi vermesini kabul ettirmek
(wonach c-m der Sinn steht) hevesini almak
(die Gewißheit) kanaat häsil etm
ERLAUBEN : German Turkish
l. bse müsaade etm., izin (od. cevaz) vermek
(Mittel) müsait olm.; sich et. ^ l. (sich et. gönnen) paraya kıyarak (parayi esirgemiyerek; kesesine güvenerek) bşi yapmak
(wagen) cüret, cesaret etm.; Das kann ich mir nicht ~. l. Bunu yapmaga kalkisamam. Bunu kendime caiz göremem.
(geldlich) Bu fiyat keseme elvermiyor. hum. Kesedar efendi buna razi olmaz. leb erlaube mir, Sie daran zu erinnern, daß
..
.. size hatirlatmağa cesaret ediyorum. ~ Sie! Müsaadenizle! Was ^ Sie sich! Haddinizi asiyorsunuzl wenn Ihr Gewissen Ihnen das erlaubt eger icdammz buna kail olursa; Wenn du dir das ^ kannst, so schlag doch zu! Haddin varsa, vur bakalim!
ERLAUBNIS : German Turkish
f l. müsaade, izin. ruhsat(-iye,
name),
(Ermächtigung) salahiyet. yetki
(Zustimmung) muvafakat
(Lizenz) lisans: mit Ihrer gütigen ^ müsaadenizle; lütfederseniz
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani