Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
ERNTE : German Turkish

l. hasat
(Ertrag) mahsul, ürün, rekolte
(spez. bei Tabak, Zucker, Trauben) kampanya; Wie die Saat, so die ~. Ne ekersen, onu biçersin. Spr. Arpa eken, buğday biçmez. Spr.; die ~ einholen (od. einfahren) mahsulü kaldirmak
ameise / zc. bugday kanncasi
arbeiter m hasatci, orakci, bicici
dankfest n mahsul kaldirildiktan sonra yapilan bayram; hasat bayrami (
September)
mond m agustos aymin eski adi ~n l. hasat etm.; mahsul toplamak
fig. iktitaf etm., kazanmak; rekolte almak Wer Wind sät, wird Sturm ^. Spr. Rüzgär eken firtma bicer. Spr.
zelt f. orak mevsimi; hasat vakti; bicim

ERNTING : German Turkish

m s. Erntemond

ERNÄHREN : German Turkish

l. beslemek, asiamak
(erhalten) infak etm., gecindirmek; sich ^ (von) bsden beslenmek, tagaddi etm., gecinmek; maisetini temin etm.; zu ^ haben besleyicilerin arasında olm.; basında olm.; can beslemek; e-e Tätigkeit, die ihren Mann ernährt elverisli bir is

ERNÄHRER : German Turkish

m l. (Gott) rezzak
jur. muin; aile yardimcisi

ERNÄHRUNG : German Turkish

f l. beslenme, nütrisyon, tagaddi, tagdiye, besi
(Nahrung) gida, iase

ERNÜCHTERN : German Turkish

l. ayiltmak
fig. aklim basma getirmek "t: ^ werden ßg. pesinde kostugu hayali bosa cikmak; güvendigi dallar elinde kalmak

EROBERER : German Turkish

m fatih, zapteden ~n l. fethetmek, zaptetmek
(erbeuten) igtinam etm.
(ein Herz) teshir etm., kazanmak
ung/ l. fetih, zabit
igtinam etme
teshir etme
ungs.krieg m fetih (istilä, fütuhat) harbi
ungs.sucht / fütuhat cilginligi ~ungs.süchtig fütuhatci

EROS : German Turkish

l. n.pr.myth. Eros (ask ilähl), Küpidon
m sehvet
phil. ideal klymetlere temavül

EROSION : German Turkish

f geol. asin(dir)ma, itikäl, erozyon

EROTIK : German Turkish

l. sehvet; ask hayati; erotik
phil. erosalhk, erosculuk
iker m ask ve sehvete dair silier yazan ^isch aski, erosal, garami, eroscu, kösnül, sehvant
o.manie / med. erotomani; ask ci!gmli§i

ERPEL : German Turkish

m erkek ördek; suna

ERPICHT : German Turkish

(auf et.) bse dü^kün, haris; Ich bin nicht übermäßig ^ darauf. Ben bu isin äsiklisi degilim. auf Essen ^ bc^a-zma düskün Er ist auf Geld ^. Paraya ziyadesiyle haris-tir

ERPRESSEN : German Turkish

l. santajia almak
(j-n) b-ne santaj yapmak; b-ni dara bogmak, haraca kesmek; b-ne gözda^i vermek 2er m santajci, sülük;;"ur.fl. amiri mücbir 2ung/ santaj, gözdagi 2ungs.summe / bac, harac

ERPROBEN : German Turkish

denemek; tatbik (od. tecrübe) etm.; mehenge vurmak
t mücerrep, denenmis; ^ sein mehenkten gec-mis olm.;
er Freund karagün dostu

ERQUICKEN : German Turkish

l. (erfrischen) serinletmek
(beleben) canlandir-mak; canma can katmak
(erfreuen) sevindirmek; sich ^ l. serinlemek
canlanmak
sevinmek

ERRAFFEN : German Turkish

hirsla kapmak; acele ile toplamak

ERRATEN : German Turkish

tahmin etm., bulmak, kesfetmek, cikarmak

ERRATISCH : German Turkish

-er Block geoL sapkin (od. göcmen) kaya; avare blök; ahcari dalle

ERRECHNEN : German Turkish

hesap ederek bulmak

ERREGBAR : German Turkish

l. biol., psych. uyanlir; kabili tembih
(nervös) sinirli, asabi
(reizbar) mütehevvir; cabuk kizar; cok hassas; hircm
med. emotif, irritabi; leicht ^ fisek gibi

ERREGBARKEIT : German Turkish

f
biol., psvch. uyaniganlik; tenebbüh kabiliyeti
(nervöse Veranlagung) sinirlilik, asabiyet
(Reizbarkeit) tehevvür, hassasiyet
med. emosyon, iritabilite, heyecanlilik; teheyyüc kabiliyeti

ERREGEN : German Turkish

l. heyecanlandir-mak
(erwecken) tahrik, tesvik etm.; uyandirmak
(verursachen) mucip olm., sebebiyet vermek
(sinnlich) sehvet damarlanni kabartmak
(Gemüter) zihinleri kurcalamak
(erzürnen) azdirmak; sich ^ heyecanlanmak; teläsa düsmek; feveran (od. galeyan) etm.; bse kizip söy-lenmek ^er m \\. muharrik, müsevvik
(e-r Krankheit) virüs

ERREGT : German Turkish

l. heyecanh, coskun, hararetli, halecanli
firtınali, taskin, mütemelmil;
e Auseinandersetzungen pl. icin icin münakasalar; ganz ~ alles absuchen her taraftan fırıl fırıl aramak; ^ werden siniri oynamak; cinleri ayaga kalkmak; sehr ^ sein (Volk) yer gök titremek

ERREGUNG : German Turkish

~ung / l. heyecan, teläs, cusühurus, cosku, halecan
taskinlik, kizginlik, öfke
(Herzklopfen) yürek oynamasi; cir-pinti, hafakan
med. ajitasyon. eksitasyon
(Reizung) biol. uyanm, tembih, tenebbüh; Unter den Zuhörern entstand mit e-m Mal e-e Woge der ~. Dinleyiciler arasmda birdenbire bir kaynasma oldu. in größter ~ sein (Publikum) yer gök yerinden oynamak; in furchtbarer
hey-heyleri üstünde; in ^ geraten alev almak; ates basmak; heyecana gelmek; alevlenmek; cinleri basma üsüsmek; in ^ versetzen heyecan vermek; heyecana düsürmek; hircinlastirmak

ERREICHBAR : German Turkish

varilmasi mümkün; erisilebilen, yetisilebilen; ^ sein ele gelmek; schwer ^ sein (für j-n) b-ne sapä gelmek (od. düsmek); leicht ~ (Ort) varilmasi kolay; sich mit dem Qen begnügen oluru ile iktifa etm.
en l. bse varmak, er(is)mek; eli bse degmek»; boyiamak, ulasmak
(Zug usw.) bse yetismek
(sich belaufen auf) bulmak, bali§ olm.
(erlangen) elde etm., ele gecirmek
(seinen Zweck) maksadma nail olm.; emeline kavusmak; Ist das so leicht zu ~? Bu is o kadar ucuzladi mi ? Viel hast du ja nicht erreicht! spött. Vurdugun av, ürküttügün kurbagaya degmiyor. Er hat die Fünfzig erreicht. Yasi elliye vardi. Das kannst du nie ^-l Agzmin kasi^i degildirl Ich habe (bei meinem Bittgang) nichts ^ können, öp esegi, cik disani