Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
ERSCHÖPFEND : German Turkish

l. selt. yorucu, bitirici
(eingehend) esasli (surette); tafsiläth; igneden iplige kadar
(Aussage) zengin

ERSCHÖPFT : German Turkish

dermansiz, takatsiz, yorgun, argm, bitkin, bitik, ezgin, dingin; ganz ~ sein cani (od. hali) kalmamak; beli kirilmak; takati kesilmek; cani boğazına gelmek; dili disarı cikmak; Meine Geduld ist ~. Sabnm tükendi

ERSCHÖPFUNG : German Turkish

f dermansizhk, yorgunluk, takatsizlik, arginhk, bitkinlik, ezginlik, dinginlik

ERSCHÜTTERN : German Turkish

l. a. fig. sarsmak
fig. kalbine dokunmak; müteessir etm., rikkate getirmek; Er war ganz erschüttert. Onda el ayak gevsedi.
nd son derecede müteessir eden; trajik, hailevl; cokacikl^yng/l.sarsinti,sarsilis,sadme
flg. teessür
ungs.frel techn. sarsintisiz

ERSEHEN : German Turkish

l. görmek, anlamak, cikarmak
(Vorteil) men-faatini kollamak; zu ^ sein anlasilmak

ERSEHNEN : German Turkish

candan arzu etm.; dort gözle beklemek

ERSETZEN : German Turkish

l. yerine gecmek; kaim olm.; bsin yerini tutmak; (im Amt) istihläfetm.
(et. durch et.) yerine baska bsi, b-ni gecirmek; tebdil etm., degistirmek; bsle karsilamak
(j-m et.) zarar ve ziyam ödemek; tazminat vermek; ödünlemek, taviz etm.
(wettmachen) teläfi etm.
a. mil. ikmal etm.; Er kann ihn nicht ^. Onun yerini tutamaz. den Schaden ersetzt bekommen bs icin tazminat almak

ERSETZUNG : German Turkish

f (sprachliche) karşılık, erzats kelime

ERSETZUNGSBEFUGNIS : German Turkish

f jur. hakki hıyar; muhayyerlik

ERSICHTLICH : German Turkish

anlasilir, bariz, belli; wie hieraus ~ wird bundan anlasilacaßi vechile; ohne
en Grund (od. Anlaß) durup dururken

ERSINNEN : German Turkish

l. icat etm., bulmak
(Böses) kurmak, tertip etm

ERSITZEN : German Turkish

l. (Recht) uzun zaman devam eden intifa suretiyle bir hak kesp etmek
(Zeugnis) diz cürütmüs olmasiyle bir diploma kazanmak

ERSPAREN : German Turkish

l. (Geld) biriktirmek, tasarruf etm., artirmak
(j-m et.) b-ni bsden esirgemek, kurtarmak; Möge uns ein solches Unglück erspart bleiben! Üstümüzden ırak! Das wird uns nicht erspart bleiben. Bundan kurtulamayacagiz. sich überflüssiges Gerede ~ lafi (od. gevezeligi) bi-rakmak; fazla laf etmemek; ^ Sie ihm diese Mühet Onu bu zahmete sokmayinız!

ERSPARNIS : German Turkish

f l. (Einsparung) tasarruf
(Geld) biriktirilen para

ERSPRIEßEN : German Turkish

l. filizsürmek
icinden cikmak
lieh elverisli, faydah, kärli, verimli, semereli, hayirli

ERSPÄHEN : German Turkish

aranan sahsi veya seyi görmek, kesfetmek

ERST : German Turkish

(Adv.) l. (zuerst) evvelä, önce; her seyden evvel
(anfangs) baslangicta
(bloß) ancak, henüz, daha
(nicht früher als)
dan,
den evvel degil
(^ einmal) hele; jetzt
ancak simdi; ~ recht hele; daha ziyade; evieviyetle, katmerli; haydi haydi; afortiori; her sefer-kinden daha fazia; (yapmaktan) geri kalmamak; nun ^ recht auf et. bestehen israr üstüne israr etm.; Was er kann, bringst du.doch ^ recht zustande. Onun yapabildigi isi sen evieviyetle (od. haydi haydi) yaparsin. nun ~ recht nispetle, mahsus; Ich bin ~ vor kurzem gekommen. Daha yeni geldim. ° das Essen, dann die Unterhaltung. Evvelä taam sonra keläm

ERST-(II) : German Turkish

erst- l. birinci, ilk, bas
fig. en ileri gelen; en muteber; basinda bulunan
(ursprünglich) asil, iptidai; en eski;
e Hilfe ilk yardim; imdadi sihht;
e Liebe ilk gözagnsi;
er Rang Th. birinci balkon;
e Person gr. birinci sahis; sahsi mütekellim;
er Liebhaber Th. jönprömiye; der
e beste olur olmaz; benim diyen; önüne gelen; rast gelen; degme (adam); gelisigüzel; karsisma cikan ilk
..; Wilhelm der Erste Giyom prömiye; birinci Giyom; das
e Geschäft (an e-m Tag) siftah; Die
e Einnahme durch Sie, und der Segen von Gott. Siftah sizden bereket Allah*-tan. die
e Einnahme erzielen siftahlamak; die
e Geige spielen fig. basrolü oynamak; an
er Stelle; in
er Linie basta, evvelemirde, evvelä, ilkin, önce; am
en September bir eylülde; eylülün birisinde; aus
er Hand ilk elden; fürs
e l. (für den Anfang) baslangiç icin
(vorläufig) simdilik, muvakkaten; zum
en Mal ilk defa olarak

ERSTARKEN : German Turkish

kuvvetlenmek; ~ lassen kuvvetlendirmek, tak-viye etm

ERSTARREN : German Turkish

l. donmak, katilasmak, koyulasmak, pekismek
(unempfindlich werden) hissizlesmek, uyusmak
(vor Schrecken) hareketsiz kalmak
(vor Kehlte) so^uk-tan buz kesilmek; cani kalmamak
fig. ruhsuzlasmak, taslasmak
t lin^. (unproduktiv) semai

ERSTATTEN : German Turkish

l. (zurückgeben) ger ivermek, iade etm.
(i-m et.) b-ne tazminat vermek; zarar ve ziyam ödemek; be-delini vermek
(Bericht) rapor vermek (yazmak, tan-zim etm.)

ERSTAUFFÜHRUNG : German Turkish

Th. prömiyer; ilk oynamm
s.recht n öncelik hakki

ERSTAUNEN : German Turkish

(tr.) hayrete düsürmek; sasirtmak; (mtr.) (a. erstaunt sein) (über) bse hayret etm., hayian kalmak, sasmak; Ich war erstaunt, daß es soweit kam. işin bu sekle dökülmesine sastim. Erstaunen: n hayret, hayranlik, sasinti, saskinlik, açıkağız; in ^ (ver-) setzen hayrette birakmak; parmak isirtmak; von e-m ~ in das andere fallen saşakalmak

ERSTAUNLICH : German Turkish

l. hayret verici; sasilacak; sayam hayret
(Ausruf) Hayret!
harikuläde, görülmedik, duyul-madik

ERSTAUSGABE : German Turkish

asit tabi