Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
FARAD : German Turkish

n (el. Meßeinheit) farad

FARBANSTRICH : German Turkish

m (am Rand von Schuhsohlen) vemik; e-n ^ geben verniklemek band n daktilo seridi ^ruck m renkli baski; kromolitografi; fotokromi druckverfahren n foto-kromotipi
e/
renk
(Färbemittel) boya
(des Tees) dem
(Pferde^) don; die ^verlieren benzi sararmak; rengi atmak (od. ucmak); yüzü kül kesilmek; wieder ^ ins Gesicht bekommen yüzü renk ba^lamak; yüzüne kan gel-mek; ^ bekennen l. Ka. aym renkten kagit atmak
fig. hakiki maksadini bell i etm.; et. in den verlockendsien
n schildern agzmdan ballar akitarak anlatmak; ballandir-mak; ya^landira, ballandira anlatmak 9echt has (od. kok) boyall
empflndlichkeit / phot. renk duyarli^i

FARBENBLIND : German Turkish

enkkörü; daltoniyen 9blindheit / l. (totale) renkkörlügü; akromatopsi; ämayi elvan
(partielle) renksecmeziik; galati elvan; diskromatopsi; daltonizm ^druck m kromotipografi
freudig;
froh renkli, rengä renk 2iehre / kromatik 9pracht / renklilik, zenginlik [
prächtig pitorcsk –reich rengfirenk, renkli

FARBFERNSEHEN : German Turkish

n renkli televizyon
fllni m renkli filim
filter m, n phot. renk ekrani (od. süzgeci)
harmonle / renklerin imtizaci
hören n psych. renkli isitme; semi mülevven ^^g l. renkli, boyall
(malerisch) resimsi, pitoresk; mus. a. tinili ige mlf renkli, zenci, melcz
igkeit /(des Stils) renklilik, zenginlik
Rissen n tampon, istampa. Q\\os renksiz (a.ftg.), sönük
losigkeit/renksizlik, sönük-lük photographie / l. (Bild) renkli foto
(Verfahren) fotokromi
skizze / posat –stift m boyall kursunkalem
stoff m boyarmadde; maddei mülevvine
ton m l. renk derecesi
(Schattierung) nüans
tonmesser m kolori-metre, renkölcer, mikyasüllevin
tonmessung / kolori-metri, renkölcüm
topf m boya küpü

FARCE : German Turkish

Th. fars; komik piyes
flg. maskaralik, gösteris
(Kochkunst) dolma; et. zur ~ machen bsi cocuk oyun-cagi haline getirmek 2iercn (Kochkunst) ic doldurmak 2iert:
e Pfefferschoten pl. biber dolmasi;
e Weinbeer-blauer pl. yaprak dolmasi (od. sarmasi);
es Lamm kuzu dolmasi

FARM : German Turkish

ciftlik, ranc
er m ciftci; ranc sahibi

FARN : German Turkish

m:
kraut n bot. egreltiotu

FASAN : German Turkish

m zo. süliin
erle / sülünlük

FASCHIERT : German Turkish

klymali;
e Pastete klymah pogaca

FASCHINE : German Turkish

cali demeti
n.messer n bir yüzü testereli kasa-tura

FASCHING : German Turkish

m karnaval
s.ball m bal pare

FASCHISMUS : German Turkish

m fasizm, fasistlik
ist(in/) m; 2istlsch fasist

FASELEI : German Turkish

l. zevzeklik, sacmasapan; münasebet almaz söz
teemmülsüz hareket hans m;
liese / l. zevzek, her-zegu
(zerfahren) akli tepesinden yukan; zihni da^mik Qn zevzeklik etm., sacmasapan söylemek; zirvalamak, sacmalamak; abuk sabuk konusmak; V: tozutmak; filim koparmak

FASER : German Turkish

l. (pflanzliche) lif, tel, damar
(tierische) sinir, tel
(Fiber) fibre
(tierische od. pflanzliche) filaman; mit allen
n seines Herzens begehren ici titremek; ici gitmek
geschwulst / med. fibrom ^^g telsel, lifli, litt, elyafli, sinirli;
er Bruch med. elyafli kink Qn tiftik tiftik olm.
stoH m biol. fibrin, lifin wurzel/frof. sacak kok; eil

FASSADE : German Turkish

l. binanin ön tarafi (od. cephesi); fasat
(falscher Schein) yaldiz, gösteris
n.beleuchtung / cephe ten-virati
n.kletterer m tirmanarak cebren bir eve giren hirsiz; V: duvarci, minareci

FASSEN : German Turkish

l. almak, kapmak, tutmak
(erwischen) yakalamak, (kuyrugunu) ele gecirmek; calyaka etm.
(Edelstein) kaslamak, yerlestirmek, oturtmak
(rahmen) cercevele-mek
(Entschluß) ittihaz etm.
(begreifen) akli bse ermek; havsalasi almak
(enthalten) a) (räumlich) istiäp etm.; icine almak b) (in sich schließen) icermek, ihtiva etm.; nicht ^ können fig. beyni almamak; Die Karaffe faßt e-n Liter. Bu sürahi bir litre kaldırır (od. alir). Der Saal faßt tausend Personen. Bu salon bin kisi alir. zu ^ bekommen (Täter) yakasindan tutmak; Wenn ich den Kerl nur einmal zu ^ bekäme! Keratayi tenhada bir kistirabilsem! Der Anker faßt. Demir tutuyor. e-n Entschluß ^ karar vermek; e-n Plan ~ bsi yapmaga karar vermek; an der Hand ^ elinden tutmak; in Worte ^ sözle ifade etm. Faßt (Zuruf an den Hund) Tut! Mut ^ cesaretlenmek; sich ~ l. k-ni toparlamak; müsterih olm.
(an die Nase) burnundan tutmak
(kurz) kisa kesmek; uzatmamak; gefaßt l. (ruhig) sakin
(ergeben) mütevekkil
(entschlossen) azimkär
(auf et.) bse karsi manen hazirlanmis
(Edelstein) oturtma, kasli; Er ist auf alles ~. Her seye hazirlikli. Rüzgär gelecek, delikleri tikadi. Er war auf das Schlimmste ~. Her seyi göze al-misti. ~ werden kuyrugunu ele vermek; kuyruğu kisilmak sich ~ machen (auf) bsi göze almak, beklemek; Bei dem Burschen muß man sich auf alles ~ machen. 0 heriften her sey memuldur. Der kann sich auf allerhand ~ machen! Gününü görür o!

FASSON : German Turkish

icim, sekil, tarz, fason; aus aller ~ (geraten) egri bügrü; ,carpik curpuk; kargacik burgacik 9leren sekillendirmek 2iert l. (Stoff) desenli, dalli, cicekli
sekillendirilmis "nudeln pl. sehriye
wert m (e-s Geschäftes) pestamallik, pestamaliye

FASSUNG : German Turkish

l. s. Einfassung
(Brille^) ccrceve
el. duy,. fason
fig. sükünet, itidal(-i dem)
(schriftliche) metin
(e-s Edelsteins) käs
(e-r Quelle) kaptaj; aus der ^ bringen fig. itidalmi kaybettirmek; saskma cevirmek; außer ^ geraten fig. sagini solunu bilmemek; cignndan cikmak; aptallasmak
s.kraft / anlak, zekä, anlayis
s.vermögen n l. (räumlich) kapasite; istiäp haddi; hacmi istiabt; siga
(Tragfähigkeit) nakil kabiliyeti
(geistig) kavrayis; idrak kuvveti; havsala

FAST : German Turkish

s. beinahe. ~ nichts hemen hemen hie bir sey; Ich habe es ^ erwartet. Biraz da bunu bekliyordum. 2ebene / geogr. peneplen; yalama yazi

FASTEN : German Turkish

oruc tutmak; pehriz etm.; Heute faste ich. Bugün niyetliyim. Fasten: n oruc, perhiz; mit dem ~ aufhören (bei Sonnenuntergang) oruc acmak; das ~ abbrechen (durch Einnahme von Speisen) oruc bozmak; während des
s agzının mührü ile

FASTENBEGINN : German Turkish

m (im Ramazan) imsak

FASTENENDE : German Turkish

n (im Ramazan) iftar

FASTENGEBOT : German Turkish

n: das ~ einhalten oruc tutmak

FASTENMONAT : German Turkish

m Ramazan

FASTENZEIT : German Turkish

f (bei Katholiken) büyük pehriz