Germany
FUßEN : German Turkish
(auf) bse dayanmak, istinat etm
FUßENDE : German Turkish
n (des Bettes) ayakucu
fall m secde; yere kapan-ma; e-n ^ tun (vor j-m) b-nin ayaklanna kapanmak
fällig yere kapanarak
fessel f
(für Weidetiere) köstek
(für Kamele) cagan
(beim Ringen) künde; e-e ^ anlegen bsi kösteklemek
frei (Kleid) ayaklan serbest birakan (elbise)
gänger m piyade, yaya; yayan giden
gängerbrücke f piyade köprüsü
gängerübergang m yaya gecidi
gelenk n ayak mafsali (od. bilegi)
gestell n l. sütun kaidesi; durac, ayak(-lik); heykel ayagi; piyedestal
sehpa
hebel m mars, pedal, ayaklik, basank –knöchel m asik kemigi; azmi käb
knochen pl. an. ayak bilegi kemerleri
leiden n ayak aksakligi
leiste / süpürgelik
liek n naut. abaso
FUßMATTE : German Turkish
paspas –note f dipnot, hamis, hasiye
pfad m patika; keci yolu –pferd n naut. marsapet, basadora
pflege f pedikür
pfleger(in f) m pedikürcü
punkt m l. (e-r Senkrechten) geom. dikme ayağı; mevkii amut
astr. (Nadir) semtikadem, ayakucu
reif m mengel, hal-hal; ayak bilezigi
schemel m s. Fußbank.
sohle f ayak tabani; ayakalti
soldat m piyade askeri
spitze f ayak burnu
spur / ayak izi; isir; in j-s Fußspuren (Fuß" stapfen) treten fig. b-ne peyrev olm.; izinden gitmek; b-nin izine uymak
tritt m l. tekme, tepme
s.
spur.
(am Webstuhl) ayakcin
ayaklik, basank; e-n ~ bekommen (bzw. versetzen) tepme yemek (bzw. atmak, vurmak)
volk n piyade askerleri
Wanderung / yaya gezinti
weg m yaya yolu wurzel / ayak bilegi; rusgülkadem
FÄCHELN : German Turkish
yelpazelemek, yellemek; sich •^ yelpazelenmek
FÄCHER : German Turkish
m yelpaze 9artig yeipazevari; yelpaze seklinde
blattbaum m bot. mabet agaci ^förm^g s. Qartig
gewölbe n arch. be§ dilimli kemer
FÄDCHEN : German Turkish
n ince iplik; nur mehr an e-m seidenen ^hängen fig. kil üstünde durmak; pamuk ipligine bagli olm
FÄDELN : German Turkish
(tr.) l. (in das Nadelöhr) ipligi dikis ignesine gecir-mek
(aufreihen) siralamak, dizmek; (intr.) tiftik tiftik olm
FÄHIG : German Turkish
l. muktedir. liyakatli, kudretli
(begabt) müstait, ehil, amk
(klug) kafali
(geschickt) maharetli, hünerli Er ist ~, das zu tun. Bunu yapmaga hali var. Er ist zu allen Schandtaten ^. Elinden her türlü fenalik gelebilir
FÄHIGKEIT : German Turkish
f l. iktidar, liyakat, kudret
istidat, ehliyet. anıklık, kabiliyet, yetenek, yetiklik
kafalilik
maha-ret. hüner; geistige
en akil melekäti; über j-s
en gehen takatini (kudretini, haddini, paldimi) asmak
FÄHIGKEITSNACHWEIS : German Turkish
m ehliyet imtihanı {bzw. vesikasi)
FÄHNCHEN : German Turkish
n l. flama
(Noten9) mus. notanin kuyrugu
fig. hafif ve ucuz kadm elbisesi
FÄHNLEIN : German Turkish
n bist. piyade birligi
rieh m \\. s. Fahnenträger
yarsubay; zabit vekili; subay namzedi
FÄHRBOOT : German Turkish
n s. Fähre
FÄHRDAMPFER : German Turkish
m arabali vapur; araba vapuru
FÄHRE : German Turkish
sal, feribot; araba vapuru; sahtur, pot
FÄHRMANN : German Turkish
m salci, peremeci, kayikci
n\\s f poet. tehlike
FÄHRNIS : German Turkish
f, n menkul mallar; menkulat
gemeinschaft/Jur. mahdut ortaklik
FÄHRTE : German Turkish
iz, yol, eser
FÄKALIEN : German Turkish
pl. mevaddi gata; diski
FÄLLEN : German Turkish
l. (Bäume usw.) kesmek
(Urteil) hüküm vermek ^. (Bajonett) süngü davranmak
(ein Lot) geom. bir amut tenzil etm.; bir dikme indirmek
ehem. tersip etm., cökeltmek; Das Urteil hierüber kann erst die Geschichte "•. Hüküm tarihe aittir. fallend mus. (Intervall) inici, inisli, asagilak;
e Tendenz (Börse) tenezzüle temayül
FÄLLIG : German Turkish
l. (Zahlung) muaccel
(Wechsel usw.) vadesi gelen
allg. muayyen bir zamanda yapilmasi gereken veya beklenilen; ^ am
.. filanca gün ödenmek üzere; ~ werden l. (Zinskupon) müruruzamana (od. zamanasimma) ugramak
(Wechsel) günü gelmek, vadesi catmak 2keit / l. müruruzaman, zamanasimi
muacceliyet, vade; ödeme gününün gelmesi 2keits.termln m l. vade günü
jur. alacagin muacceliyet iktisap ettigi zaman; muacceliyet kaydi; Ödeme gününün yazgisi; (für Zahlungen) tahakkuk tarihi
FÄLSCHEN : German Turkish
l. aldatmak maksadiylc taklit, tahrif etm.
(Geld) kalpazanlik etm.; kalp para basmak
(Urkunden) sahtekärlik etm.
(Wein) hile katmak; tagsis etm.; gefälscht l. vgl. falsch
(Würfel) civali ^e^ m kalpazan, sahtekär, düzmeci; ta^si§ eden
FÄLSCHLICH : German Turkish
l. (irrtümlich) sehven; yanh§ yere; yanhshkla
(absichtlich) yalan yere
FÄLSCHUNG : German Turkish
taklit, sahtelik, kalphk, foya
FÄLTELN : German Turkish
kirmalamak, büzmek, plise yapmak; gefältelt pliseli, plili, büzgülü, relöve
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani