Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
EINBRÄUNEN : German Turkish

vücudunu günese maruz birakarak esmerlet-mek; Er ist an den Armen ganz eingebräunt. Günesten kollan yandi

EINBUDDELN : German Turkish

kuma (od. topraga) gömmek; sich ~ mil. siper-lenmek

EINBUßE : German Turkish

hasar, halel, kayip; zarar ve ziyan; ^ erleiden ziyana ugramak; ziyan görmek

EINBÄNDIG : German Turkish

(Werk) tek ciltli

EINBÜRGERN : German Turkish

l. pol. vatandasliga kabul etm.; telsik etm.
(Wörter) dile sokmak, yerlestirmek; sich ~ yerlesmek, genellesmek, teamül etm.; eingebürgert pol. etabli 2ung f pol. vatandasliga kabul

EINBÜßEN : German Turkish

kaybetmek; icine oynatmak; zarara (od. hasara) ugramak; (bs) elden gitmek; icerde olm.; iceri girmek; üstüne koymak; Bei der Geschichte habe ich tausend Pfund eingebüßt. Bu iste bin lira iceri girdim. seine Beweglichkeit und Lebendigkeit allmählich ~ donuklasmak; hareketlilik ve canliligim tedricen kaybetmek; Was man eingebüßt hat, erscheint einem nachträglich besonders groß. Zayi olan koyunun kuyrugu büyük olur. Spr

EINCREMEN : German Turkish

l. (Schuhe) boya sürmek
(Hände, Gesicht) krem sürmek; sich
^ krem sürünmek

EINDAMPFEN : German Turkish

uharlastirmak, vaporize etm

EINDECKEN : German Turkish

l. (zudecken) toprak, saman v. s. ile örtmek
(ein Haus neu decken) dama kiremit, arduvaz v. s. dök-mek
(J-n ni. Schlägen, Fußtritten usw.) F yagdirmak; sich
~ (mit) bsi yeter derecede temin, tedarik etm., almak; eingedeckt tedarikli; mit Arbeit voll und ganz ~ sein F basini kasimaga vakti olmamak

EINDECKER : German Turkish

m (Flugzeug) tek satihli ucak; monoplan

EINDEICHEN : German Turkish

set, bent ile kapatmak

EINDELLEN : German Turkish

(Hut, Metallgefäß) yamnyumru etm

EINDEUTIG : German Turkish

l. tek manali
(klar) acik, sarih, belli, vazih; * suitefehhüme mahal birakmeyan;
e Niederlage acik farkli bir maglubiyet

EINDEUTSCHEN : German Turkish

l. Almanlastirmak
(Wörter usw.) Alman-calastirmak

EINDICKEN : German Turkish

(tr.) l. kalmlastirmak, koyultmak, agdalastirmak
(durch Eindampfen) teksif (od. kondanse) etm.; (intr.) kalmlasmak, koyulasmak, agdalasmak

EINDORREN : German Turkish

kuruyarak büzülmek; kupkuru olm

EINDOSEN : German Turkish

konserve kutusuna koymak

EINDRECKEN : German Turkish

s. einschmutzen

EINDREHEN : German Turkish

l. (Glühbirne, Schrauben usw.) cevirerek icerisine sokmak
(Haar) papiyot üzerine sarmak

EINDRILLEN : German Turkish

F l. (Lehrstoff) ögrencilerin kafasma sokmak
(Rekruten) siki talim ve terbiye etm

EINDRINGEN : German Turkish

l. zorla icine girmek; kapiyi zorlamak; sokulmak, tikilmak
allg. (in e-e Materie, Wissenschaft usw.) nüfuz etm.
(auf j-n) a) (angreifen) b-ne saldirmak, üzerine hücum etm. b) (überzeugen wollen) kandirmaga calismak c) (bedrängen) sikistirmak
mil. istilä etm.
(in j-s Geheimnis) b-nin sirrma varmak
(unangemeldet auftauchen) dalmak
(Regen) sinmek; Das Wasser ist in die Häuser eingedrungen. Evieri sei basti. Der Regen dringt gut in die Erde ein. Yagmur topraga sine sine yagi-yor. ins Fleisch ~ (z.B. Dom) etine gecmek, batmak; Gas dringt überall ein. Gaz her yere nüfuz eder.
~ lassen (z.B. Farbe) icirmek

EINDRINGLICH : German Turkish

l. (wirkungsvoll) tesirli, müessir, keskin, siddetli; kanaat verici
(ergreifend) dokunakli
(drängend) kandirmaga calisarak; enerjik, sikistinci

EINDRINGLING : German Turkish

m l. zorla giren
(Schmarotzer) tufeylt, asalak, zipcıkti
mil. müstevli, istiläci

EINDRUCK : German Turkish

m l. (Empfindung) tahassüs, ihtisas, teessür, duygu(-lanim), duyma. duyus, his, izlenim, intiba, em-presyon
(Wirkung) tesir, etki
(Druckspur) iz
(Gepräge) eser, alämet, nisan; den ^ haben, daß
.. b-ne öyle gelmek ki; den ^ erwecken, daß
.. görünmek; kanaat uyandirmak; e-n (best.) ^ hinterlassen fig. koku vermek (od. duyurmak); ~ machen (auf) üzerine tesir yapmak; b-ne tesir etm.; iyi intiba, izlenim birakmak; Sein vornehmes Verhalten hat mir tiefen ~ gemacht. Bu güzel hareketinden cok duygulandim. bei j-m e-n bleibenden ~ hinterlassen üzerinde devamli bir tesir yarat-mak; e-n tiefen ^ hinterlassen (bei) b-ni cok mütehassis etm.; e-n guten (schlechten) ~ machen iyi (fena) bir intiba birakmak; Der Junge macht e-n recht intelligenten ^. Qocuk akilh bir seye benziyor. ~ schinden wollen F k-ni cok müstait bir zaviyeden göstermek niyetinde olm.; seine Eindrücke schildern ihtisaslanni anlatmak; Ich scheide von hier mit den besten Eindrücken. Buradan en iyi duygularia ayrillyorum

EINDRUCKEN : German Turkish

(tr.) bsin icine tabetmek (od. basmak)