Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
EINFALL : German Turkish

m l. istilä, baskın, akın
(Idee) ansızın akla gelen fikir; buluş, hutur, sünuh, saniha
(des Lichtes) vürut, düşme; e-n ~ haben gönülden dogmak: (fikir) sünuh etm. Einfülle wie ein altes Haus haben F hum. pek acayip fikirleri olm

EINFALLEN : German Turkish

l. (o. Wangen) cökmek
cukurlasmak, (a. Augen) cukura gitmek
(Gemäuer usw.) yikilmak, harap olm.
(in ein Land) istilä etm.; baskınla girmek
(M.i.) ahenge karışmak
(j-m) a) aklina esmek, gelmek; gönlüne (od. icine) dogmak; aklindan (od. karnindan) gecmek b) (sich erinnern) hatinna gelmek
(Enten, Rebhühner usw.) konmak
(schnell erwidern) atlimak
(welk werden) pörsümek; Der Wolf ist in die Herde eingefallen. Sürüye kürt salmis. sich et. ^ lassen l. aklindan (F: karnindan) gecirmek
bsi yapmaga kalkismak; sich et. nicht im Traum ~ lassen rüyasinda gurse hayra yormamak; Laß dir ja nicht ~ (und; daß) Sakin ha
.. yapmaga karkisma! Gut, daß es mir einfällt; ich wollte dir; noch et. sagen. Oercek, sana bir sey söyleyecektim. Was fällt dir denn ein! Sana ne oluyor? Haddini asiyorsuni Fällt mir gar nicht ein! F Katiyen yapmami Tasamdi. s.a. eingefallen, Einfallen
n ansizm gelme; sökün etrne; ~ der Wachteln cumata

EINFALLEND : German Turkish

(Licht) varit, gelen

EINFALLSREICH : German Turkish

icatci, buluslu, orijinal

EINFALLSWINKEL : German Turkish

m düsüs (sukut, vürut) zaviyesi (açısı)

EINFALT : German Turkish

l. (Schlichtheit) sadelik, basitlik
(Arglosigkeit) temiz yüreklilik; hulusu kalp
(Unschuld) masumluk, sucsuzluk
(Naivität) safdillik. safderunluk, sadedillik, budalalik, saflik. bönlük 2fältlg l. (dumm) akli kit; budala, aptaica; koyun dede; alik; kaz beyinli
(arglos) temiz yürekli; hulusu kalp sahibi
(naiv) sadedil, saf, safdil, safderun
(albern) bös, abes, sacma; V; avanak, abeci, hirtapoz, kaskaval
falts.pinsel m hisir, hebenneka; cennet öküzü; bir cuma gecesi eksik; Seh. müsvedde, V abullabut

EINFALZEN : German Turkish

l. (Holz) tahtalan lambalamak
(Druckbogen) arkalanndan birbirine baglamak

EINFAMILIENHAUS : German Turkish

n bir ailelik ev

EINFANGEN : German Turkish

l. (yeniden) tevkif etm., yakalamak, tutmak
seit. cezp etmek
(Atmosphäre, Stimmung) tespit etm

EINFARBIG : German Turkish

düzrenkli, tekrenkli, üni

EINFASSEN : German Turkish

l. etrafini cevirmek; cercevelemek, ihata etm. 2, (Stoff) kenanm süslemek; bordür (od. kenar) cekmek; zihlamak
(m. e-m Zaun) cit cekmek
(Edelstein) yer-lestirmek, oturtmak
ung / l. (an Stoffen) kenar(-lik); kenar süsü; zincef
cerceve, bordür, dantela; ankadn-man, platbant. duvar, cit
(für Edelsteine) oturtma, yerlestirme; (bei Ringen a.) käs
(e-s Fensters) söve pervazi
(Rahmenleiste) kornis
(am Schlüsselloch) kulak
(des Rauchabzugs) baca basi

EINFAßBÄND : German Turkish

n kenar seridi; siraze

EINFETTEN : German Turkish

yag sürmek; kaygan hale getirmek; yaglamak

EINFEUCHTEN : German Turkish

islatmak

EINFEUERN : German Turkish

s. einheizen

EINFILTRIEREN : German Turkish

F s. einflößen

EINFINDEN : German Turkish

sich ~ ispati vücut etm.; bir yerde bulunmak; bir yere gelmek (bzw. gitmek); (regelmäßig; z.B. Katzen) dadanmak

EINFLECHTEN : German Turkish

l. icine örmek
(hinzufügen) icine katmak, kanstirmak, iiäve etm.; araya sikistirmak
(beiläufig erwähnen) parantez acmak

EINFLICKEN : German Turkish

l. icine bir parca yamamak; yama vurmak
iiäve etm., katmak

EINFLIEGEN : German Turkish

(intr.) ucarak gelmek spez. mil. hava akim yap-mak; (tr.) l. (Flugzeug) tecrübe ucusu yapmak
(Ersatz) hava yoliyle sevk etmek

EINFLIEßEN : German Turkish

icine akmak, dökülmek; et. mit ~ lassen l. icine akitmak, dökmek
(Bemerkung usw.) arada zikretmelc; katmak, iiäve etm., kanstirmak

EINFLUG : German Turkish

m l. ucarak icine girme
seit. tecrübe ucusu

EINFLUß : German Turkish

m l. icine akma
(Stelle) döküldügü yer; agiz, menfez
ßg. tesir, nüfuz, etki, eylem, sulta, yetke, otorite
(Geltung) fors; ~ haben (od. ausüben) (auf) b-nin üzerinde müessir (etkisi, nüfuzu) olm.; sözü gecmek; ~ gewinnen (oü. bekommen) üzerinde nüfuz kazan-mak 2reich nafiz, müessir, etker, ilerigelen; nüfuz sahihi, nüfuzlu; söz eri (od. sahibi); kolu uzun; yetkeli; sözü gecer; ensesi kaiin; pazisi kuvvetli; ~ sein forsu olm

EINFLÖßEN : German Turkish

l. b-ne bsi icirmek
(Gedanken) telkin etm.; b-nin aklina koymak
(Angst) korkutmak
(Mut) cesaretlendirmek
(Abscheu) nefret uyandirmak
(Achtung, Bewunderung) hürmete (hayrana) sevk etmek
(Mitleid) merhamete getirmek

EINFLÜSTERN : German Turkish

l. kulagma fisildamak
Th. sufle etm.
(suggerieren) telkin etm.; b-nin akhna koymak
(auf j-n) fisildayarak kandirmaga calismak 2ung f vesvese;
en sein Ohr leihen telkinlere kapilmak