Germany
HELFEN : German Turkish
l. (beistehen) yardim, muavenet, etm.; b-ne arka (od. omuz) vermek; yardimi dokunmak; kol kanat olm.; gölge olm., gölgesine (sayesine, himayesine) almak
(erleichtern) kolayiastirmak
(nützen) yaramak; faydasi dokunmak; isine gelmek; kär (od. para) etm.
(Arznei) iyi gelmek; hayir etm., sifa vermek
(heraushelfen) bsden kurtarmak; Bloßes Gerede hilft nichts. Lafla peynir gemisi yürümez. Spr.\\sich gegenseitig ~sirt sirta gelmek; yardimlasmak; sich zu ^ wissen isini bilmek; sich nicht zu ~ wissen caresiz kalmak; cevherini tüketmek; Es hilft nichts. \\. Bunun hil. (beistehen) yardim, muavenet, etm.; b-ne arka (od. omuz) vermek; yardimi dokunmak; kol kanat olm.; gölge olm., gölgesine (sayesine, himayesine) almak
(erleichtern) kolayiastirmak
(nützen) yaramak; faydasi dokunmak; isine gelmek; kär (od. para) etm.
(Arznei) iyi gelmek; hayir etm., sifa vermek
(heraushelfen) bsden kurtarmak; Bloßes Gerede hilft nichts. Lafla peynir gemisi yürümez. Spr.\\sich gegenseitig ~sirt sirta gelmek; yardimlasmak; sich zu ^ wissen isini bilmek; sich nicht zu ~ wissen caresiz kalmak; cevherini tüketmek;
HELFEN (II) : German Turkish
Es hilft nichts. \\. Bunun hiç bir seye faydasi dokunmaz.
(Es bleibt nichts anderes übrig) Baska care yoktur.
(Es ist vergeblich) Nafile. Bir keferete yaramaz. Hier ist nichts mehr zu ^. l. (S.) Buna bir care bulmak artik mümkün degildir. Artik yapacak bir sey kalmadi.
(P.) Artik kurtanlamaz. Das hilft! Kefereti budur! Man kann keinem ~, der nicht sagt, was ihm fehlt. Derdini saklayan derman bulmaz. Spr., Wem nicht zu raten ist, dem ist nicht zu ~. Spr. Nasihat tutmayani musibet tutar. Spr. Wart, ich werd dir helfen! (Drohung) Dur hele, senin yuvam yapayim da gor! Senin yuvani yaparsam görür-sün! Ich werde ihm schon ^, so etwas zu sagen! (Drohung) Ben ona böyle söylemesini anlatinm! (od. ögretirim) Hilf dir selbst, so hilft dir Gott! Spr. Sen sana yär olugör, sana yär eksik degil. Spr., Ich kann mir nicht ~. (Ich kann nicht anders) Kendimi alarmyorum (od. menede-miyorum); Ne yapayim? geholfen: ^ bekommen yardim görmek
HELFER : German Turkish
(in f) m i. yardimci, muavin, yär
(Gehilfe) el ulagi; yamak
pej.s.
s.helfer;
innenzellen pl. biol. yardimci hücreler; hücerati muavine
s.helfer m suc ortagi; müsterek (bzw. feri) fail; hempa; yatak, yardak, omuzdas, kolaboratör; Dienste pl. e-s
s omuzdashk; el birligi
HELGOLAND : German Turkish
n. pr. geogr. Heligolant
HELIKOID : German Turkish
n math. helikoit; helezon sekilli
kon n mus. helikon
kopter m helikopter; tepeden pervaneli ucak; otojir tayyare
HELIOGRAPH : German Turkish
m helyograf. pinidak
gravüre / s. Lichtdruck.
stat m helyosta, pinidak
theraple / güne§ ziyasiyle tedavi; helyoterapi
trop l. n bot. helyotrop; vanilya cicegi; akrep (od. bambul) otu
m min. kantasi; kirmizi benekli yesil kadiköytasi
tropismus m (va.) s. Photo-tropismus. 9zentrisch günmerkezii, helyosantrik
HELIUM : German Turkish
n ehem. helyum
HELL : German Turkish
l. (Ggs. dunkel) acik, aydin, parlak; (Zimmer fl.) ziyadar
(Klang) yüksek, ince, tiz
(Haar) san, sansin, blont
(durchsichtig) berrak, seffaf
(Bier) beyaz
(klug) F zeki, akilli, uyanik, acikgöz; ein
er /
HELLAS : German Turkish
n. pr. (eski) Yunanistan
HELLAUF : German Turkish
: ^ lachen kahkaha ile gülmek
blau acik mavi; mine mavisi
blond sansin
braun l. (Pferd) hurma dorusu; hurmayt
(allg.) kumral
(Auge) san elä
HELLDUNKEL : German Turkish
n acik-koyu
HELLE : German Turkish
aydinhk
barde/A/rf. aybalta, teber, harbe
bardler m bist. teberdar, harbeci; baltaci
borus m bot. s. Nieswurz.
gatt n naut. portuc, ma§aza, kumanya
HELLENE : German Turkish
m Elen, Yunan
en.tum n Elenlik
In/. Qisch Elen, Yunan 9JsIeren greklestirmek
ismus m Elenizm Qlstisch EIenistik
HELLER : German Turkish
m l. eski Alman madent parasi
- eski Avusturya kuronunun yüzde biri
fig. mangir, fülüs, metelik, bespara; keinen roten ^ besitzen fülsü ahmere muhtac olm.; meteliksiz (parasiz, zügürt) olm.; Keinen roten ^ kriegst du von mir! Zirnik bile alamazsm. Dos ist keinen roten ^ wert! Bespara (od. metelik) etmezi Kac paralik sey ki! Wer den ~ nicht ehrt, ist des Talers nicht wert. Spr. Aza kanaat etmeyen cogu hie bulmaz. Spr.; bei (od. auf) ^ und Pfennig bezahlen son meteligine kadar ödemek
HELLESPONT : German Turkish
m n. pr. bist. s. Dardanellen
HELLEUCHTEND : German Turkish
par par parildayan
HELLFÄRBEN : German Turkish
;
farbig acik renkli
gelb saman renginde; turnagözü gibi; acik san
glänzend cok parlak; (Augen) ferli
grau gri
grün filizt
hörig l. (Räume) sadalan aksettiren
(P.) keskin kulakli
fig. kulagi delik; ^ sein (P.) sap demeden samani anlamak; lep demeden leblebiyi anlamak
HELLICHT : German Turkish
: am
en Tag güpegündüz
HELLIGKEIT : German Turkish
aydinlik, isik, nur, paniti, fer, pariaklik
HELLING : German Turkish
f naut. yerli kizak; gemi izgarasi
HELLKASTANIENBRAUN : German Turkish
elä
lodernd alevli
olivgrün kimyoni
rosa toz pembe; draje pembesi
rot acik al °seher m kähin; Ich bin doch kein ^l Kerametim yok ya! ^8eherel / kehanet
sichtig basiretli, öngören
tönend madent
wach: Er war mit e-m Male ^. Uykusu acildi (od. dagildi)
HELM : German Turkish
m l. migfer; (seit.): kask, tolga
naut. dümen yekesi
arch. küläh; mahrutt tepe
(Griff) sap
blume/ bot. baslik cicegi
bohne / bot. Hint bezelyesi; lebiep
busch m tepelik, sorguc, tug
kasuar m zo. tepeli deve-kusu; Avustralya devekusu
kraut n bot. kaside
HELMRELSE : German Turkish
dönüs yoiculugu
statte/
aile yurdu
(Wohnort) daimi ikamet yeri; mesken, konut
stätten.gesetz n meskenlendirme (od. aile yurtlan) kanunu ^suchen l. (Unglück) b-nin basma gelmek
(plagen) elem vermek
(verwüsten) tahribat yapmak; kinp gecirmek
(plündern) yagmacihk etm.
(strafen) cezalandirmak; Diebe haben mehrmals unser Haus heimgesucht. Evimize hirsiz musallat oldu. "suchung / belä, feläket, musibet, beliyye, dahiye
tücke / fenalik, sinsilik, hlyanet; kötü huy; kanciklik, cifithk, kahpelik 9tückisch dessas, fesatci; kötü niyetli; hain, sinsi, kancik; gönlü kara; cifit; gök yüzlü; akrep gibi;
er Kerl gizli sitma; e-e
e Krankheit sinsi bir hastalik 9wärts eve (yurda) dogru
weg m dönüs (yolu)
weh n daüssila, yurtsama, nostalji; ^ haben daüssilaya tutulmak; yurtsamak; gurbet cekmek; vatan hasretini cekmek 9wehkrank nostaljik 9zahlen (j-m et.) misliyle mukabele etm.; acisim burnundan fitil fitil getirmek; tasi gedigine koymak; bsin hincim (od. öcünü) almak; hakkmdan gelmek; Das werde ich ihm eines Tages ^f Alacagi olsun bendenl Bunun acisim elbette cikan-nm!
HELVETIEN : German Turkish
n. pr. bist. Helvecya
HEMD : German Turkish
n gömiek; Das ~ /s/ mir näher als der Rock. Spr. Evvelä can spnra canan. Spr.; kein — aufdem Leibe haben sirtinda gömlegi olmamak; ayaginda donu olmamak; e-m armen Teufel das letzte ~ wegnehmen dilenci canagin-dan para almak; j-n bis aufs ^ ausziehen b-ni soyup sogana cevirmek; bis aufs ^ ausgeplündert werden Ara-fatta soyulmu§ haciya dönmek
bluse / (für Damen) sömiziye-brüst/(kolall) Frenk gömlegi
en.matz m hum. gömiek giymi§ kücük cocuk; yumurcak, bacaksiz
en.näher(in/) m gömlekci
en.stoff m gömleklik kumas; sörting
hose / kombinezon
kragen m l. gömiek yakasi
(abknöpfbarer) yakalik; takma (od. e^reti) yaka
krause /jabo
s.ännel m gömiek kollugu; in
n ceketsiz ^s.ärmelig l. teklifsiz tekellüfsüz; laubali
(grob) kaba
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani